Willie “The Lion” Smith: Bir Caz Efsanesi

Published On: Mart 17, 202535 min readBy Categories: Müzik

Willie “The Lion” Smith: Bir Caz Efsanesinin Hayatı, Kariyeri ve Müzik Dünyasına Etkisi

Caz tarihinin önemli figürlerinden biri olan Willie “The Lion” Smith (asıl adı William Henry Joseph Bonaparte Bertholf Smith, 23 Kasım 1893 – 18 Nisan 1973), özellikle stride piyano stilinin ustası olarak tanınır. “The Lion” (Aslan) lakabının, I. Dünya Savaşı sırasındaki cesaretinden kaynaklandığı düşünülmektedir. Bu biyografi, Smith’in doğumundan ve ailesinden başlayarak, erken müzikal gelişimini, kariyerindeki önemli dönüm noktalarını, stride piyanonun gelişimindeki rolünü, diğer müzisyenlerle olan iş birliklerini, müzik dünyasına etkisini ve kalıcı mirasını detaylı bir şekilde inceleyecektir.


Erken Yaşam ve Ailesi

Willie “The Lion” Smith, 23 Kasım (bazı kaynaklara göre 25 Kasım) 1893 tarihinde Amerika Birleşik Devletleri’nin New York eyaletine bağlı Goshen şehrinde dünyaya geldi. Tam doğum adı William Henry Joseph Bonaparte Bertholf Smith (veya Bertholoff olarak da geçmektedir) idi. Annesi Ida Oliver, biyolojik babası ise Frank Bertholf (veya Bertholoff) idi ve babasının Yahudi kökenleri bulunuyordu. Smith, üç yaşındayken annesinin usta bir tamirci olan John Smith ile yeniden evlenmesiyle “Smith” soyadını aldı. Aile, Smith henüz küçükken New Jersey’e bağlı Newark şehrine taşındı ve burada büyüdü. Smith’in, üvey kardeşleri de dahil olmak üzere on erkek ve bir kız kardeşi vardı ve John Smith’in önceki evliliğinden olan on iki çocuğu ise yedi yaşından önce hayatını kaybetmişti.

Smith’in adının kökenine dair detaylar ve farklı kültürel mirasları (Fransız, Yahudi, Afrika, Yerli Amerikan) yansıtan bu durum, onun müziğe açık fikirli yaklaşımını ve daha sonra “kısmen kökenimden, kısmen de ilişkimden dolayı Yahudiyim” şeklindeki iddiasını etkilemiş olabilir. Çeşitli kaynaklar, adının farklı miraslarının bir yansıması olarak seçildiğini belirtiyor. Biyolojik babasının Yahudi olması ve annesinin İspanyol, Afrikalı ve Mohawk Kızılderili kanı taşıması, onun hem Siyah hem de Yahudi müzik geleneklerine olan ilgisini ve bu geleneklerden ilham almasını sağlamış olabilir.

Newark’ın zorlu bir mahallesinde geçen erken yaşamı ve karıştığı küçük suç olayları, onun daha sonraki gösterişli ve belki de kendini koruma amaçlı “The Lion” kişiliğinin oluşmasına zemin hazırlamış olabilir. Kaynaklar, bir çeteye karıştığını ve hırsızlık yaparken yakalandığını gösteriyor. Bu zorlu erken çevre, onun kişiliğini ve güçlü bir imaj yansıtma ihtiyacını şekillendirmiş olabilir.

Kişisel Yaşam

Willie “The Lion” Smith’in kişisel yaşamı, genellikle müzikal başarılarının gölgesinde kalmıştır, ancak özel hayatının detayları müzikal kimliğinin gelişimini ve kişiliğini anlamak için önemli ipuçları sunar.

Smith, hayatı boyunca iki kez evlendi. İlk evliliği 1920’lerin başlarında gerçekleşti. Eşi Blanche Merrill, Newark’taki komşusuydu ve uzun süre tanıştıktan sonra evlenmeye karar vermişlerdi. Bu evlilikten bir oğlu oldu: Willie Smith Jr. İlk evliliği yaklaşık 10 yıl sürdü, ancak Smith’in sürekli turneleri ve müzik çevresindeki yaşam tarzı, evlilikte gerilimlere yol açtı ve çift 1930’ların başında ayrıldı.

1935’te ikinci eşi Maud Smith ile evlendi. Bu evlilik, Smith’in ölümüne kadar sürdü ve daha istikrarlı bir ilişki olarak bilinir. Maud, Willie’nin müzik kariyerini destekleyen güçlü bir figürdü ve onun işlerini organize etmesine, kayıtlarını tutmasına ve hatta bazen mali işlerini yönetmesine yardımcı oldu. Bu evlilikten iki çocukları oldu: bir kız (Eleanor) ve bir oğul (Robert).

Smith’in aile yaşamı, tipik bir caz müzisyenininki gibi zorluklarla doluydu. Geceleri çalışması, sık sık seyahat etmesi ve düzensiz geliri, düzenli bir aile hayatı sürdürmesini zorlaştırıyordu. Bununla birlikte, özellikle ikinci evliliğinde, olabildiğince ailesine zaman ayırmaya çalışıyordu. Newark’taki evleri, caz müzisyenleri için bir buluşma noktası haline gelmişti ve Smith’in çocukları bazen bu müzisyenlerin prova ve jam session’larını dinleme ayrıcalığına sahip oluyorlardı.

Smith’in çocukları, babalarının müzikal yolunu takip etmediler. Willie Jr. iş dünyasında kariyer yaparken, Eleanor hemşire oldu ve Robert mühendislik alanında çalıştı. Ancak hepsi de babalarının müzikal mirasını ve caz dünyasındaki yerini takdir ediyorlardı.

Kişisel alışkanlıkları ve zaafları açısından, Smith, dönemin birçok caz müzisyeni gibi alkole düşkündü. Harlem’in gece hayatında ve kira partilerinde alkol tüketimi yaygındı ve Smith de bu kültürün bir parçasıydı. Ancak, birçok çağdaşının aksine, ciddi bir uyuşturucu bağımlılığı geliştirmedi ve genellikle profesyonel sorumluluklarını ciddiye aldı.

Smith’in dikkat çekici bir özelliği, her zaman şık giyimine verdiği önemdi. Sahne kıyafeti olarak genellikle melon şapka, resmi takım elbise ve sırmalı bir yelek giyerdi. Ağzından eksik olmayan purosuyla tanınan Smith, bu gösterişli tarzını “sahnede bir aslan gibi görünmek” olarak açıklıyordu. Bu imaj, müzikal kimliğinin ayrılmaz bir parçası haline gelmişti ve onun karizmatik sahne varlığını güçlendiriyordu.

Smith’in hobilerinden biri satrançtı. Karmaşık melodik ve armonik yapılara olan ilgisi, satranç oynamadaki becerisinde de kendini gösteriyordu. Newark’taki evinde düzenlenen müzisyen buluşmalarında, müzik paylaşımları kadar satranç oyunları da önemli bir yer tutuyordu.

Yaşamının son yıllarında, otobiyografisi “Music on My Mind”ı yazdığı dönemde, Smith daha sakin bir hayat sürmeye başladı. Sağlık sorunları arttıkça konser programını azalttı, ancak müzikten asla kopamadı. Evinde piyano çalmaya ve genç müzisyenlerle bilgi ve deneyimlerini paylaşmaya devam etti. Smith, 18 Nisan 1973’te New York’ta 79 yaşında hayata veda ettiğinde, caz dünyası sadece büyük bir müzisyeni değil, aynı zamanda zengin bir kişisel yaşam sürmüş olan renkli bir karakteri de kaybetti.

1974, Boston, Massachusetts, USA — Blues Musician Willie “The Lion” Smith — Image by © Jeff Albertson/CORBIS

Müzik Eğitiminin Temelleri ve İlk Kariyer Adımları

Smith’in müziğe ilk teması, org çalan annesi ve hem org hem de banjo çalan büyükannesi aracılığıyla oldu. Altı yaşında piyano dersleri almaya başladı ve annesi, bas şarkıcısı olan amcası Rob ve okul öğretmenlerinden eğitim aldı. On iki yaşına geldiğinde ragtime parçalarını ustalıkla çalabiliyor ve yerel salonlarda, dans salonlarında ve tiyatrolarda performans sergiliyordu. İlk düzenli işini Newark’taki Bill Buss’ın salonunda piyano çalarak buldu. Harlem ve Newark’ta duyduğu Hristiyan ve Yahudi müziği de daha sonraki müzikal tarzını etkiledi. On üç yaşında Newark’ta bar mitzvah oldu ve daha sonra Harlem’de bir Siyah Yahudi cemaatinde hazzan olarak görev yaptı.

Erken dönemde çeşitli müzik geleneklerine (ragtime, klasik melodiler, Hristiyan ve Yahudi müziği) maruz kalması, daha sonra stride piyano stiline yenilikçi yaklaşımının temelini oluşturmuş olabilir. Çeşitli etkileri benzersiz bir tarzda birleştirerek stride piyanonun gelişimine önemli katkıda bulundu. Henüz genç yaşta salonlarda ve dans salonlarında performans sergilemesi, erken bir profesyonel kariyere ve müziğin performans yönüne olan derinlemesine bağlılığına işaret ediyor. Bu erken deneyim, muhtemelen daha sonraki gösterişli sahne kişiliğine katkıda bulundu.

Yahudi Bağlantısı ve Müzikal Kimliğine Etkisi

Willie “The Lion” Smith’in Yahudi inancıyla olan ilişkisi, caz tarihinde benzersiz ve çok katmanlı bir kültürel etkileşimi temsil eder. Bu bağlantı, hem genetik kökenlerine hem de kişisel tercihlerine dayanıyordu ve müzikal kimliğini önemli ölçüde şekillendirdi.

Smith’in biyolojik babası Frank Bertholf’un Yahudi olması, onun için genetik bir bağlantı sağlamıştı. Ancak Smith, Yahudi kimliğinin sadece genetik olmadığını, aynı zamanda kültürel ve ruhsal bir yolculuk olduğunu da vurgulardı. Kendisini “kısmen kökenimden, kısmen de ilişkimden dolayı Yahudiyim” şeklinde tanımlardı. Bu ifade, Yahudi kimliğini hem miras hem de bilinçli bir kabullenme olarak gördüğünü gösterir.

On üç yaşında Newark’ta bar mitzvah olan Smith, Yahudi topluluğuyla erken yaşta güçlü bağlar kurdu. Bu deneyim, onun müzikal gelişiminde önemli bir dönüm noktası oldu. Bar mitzvah sürecinde, Yahudi litürjik müziğini, melodilerini ve ritmik yapılarını derinlemesine tanıma fırsatı buldu. Bu melodik yapılar ve kantorluk geleneği, onun daha sonraki bestelerinde ve performans stilinde yankılanmaya devam etti.

Smith, müzikal kariyerinin yanı sıra, Harlem’deki Siyah Yahudi cemaatinde hazzan (kantor) olarak da görev yaptı. Bu rol, ona Yahudi müzik geleneklerini daha derinlemesine keşfetme ve kendi müziğine entegre etme imkanı sağladı. Smith, sinagogda görev yaparken, Yahudi dini müziğinin duygusal derinliğini ve melodik zenginliğini caz müziğine aktarmaya başladı.

Müzikal açıdan, Smith’in stride piyano stilindeki bazı ayırt edici özellikler, Yahudi litürjik müziğinin etkileriyle açıklanabilir. Özellikle, onun bestelerinde ve doğaçlamalarında sıkça görülen minör tonaliteler, kromatik geçişler ve duygusal yoğunluk, Yahudi müziğinin karakteristik özelliklerini yansıtır. “Echoes of Spring” ve “Morning Air” gibi parçalarındaki melodik yapılar, kantorluk geleneğindeki melismatik doğaçlamaları andırır.

Smith, Yahudi düğünlerinde ve diğer kutlamalarda da sık sık performans sergiliyordu. Bu ortamlarda, Yahudi halk müziği olan Klezmer’in ritmik yapılarını ve melodik temalarını cazla harmanlardı. Bu fusion yaklaşımı, onun müzikal dağarcığını genişletti ve stride piyano stiline yeni boyutlar kattı.

Smith’in Yahudi kimliği, onun müzikal çevresiyle olan ilişkilerini de etkiledi. Yahudi asıllı caz müzisyenleriyle, özellikle Artie Shaw ve Mezz Mezzrow gibi isimlerle güçlü bağlar kurdu. Bu müzisyenlerle paylaştığı kültürel bağlantı, müzikal işbirliklerinde ve etkileşimlerinde kendini gösterdi.

1960’larda yayınlanan otobiyografisi “Music on My Mind”da Smith, Yahudi inancına ve kültürüne olan bağlılığını açıkça dile getirdi. Kitabında, Yahudi müziğinin caz üzerindeki etkisini tartıştı ve kendi müzikal yolculuğunda bu etkinin önemini vurguladı.

Smith’in ölümünden sonra, hem Siyah hem de Yahudi toplulukları onu sahiplendi ve mirasını kutladı. Onun benzersiz kültürel sentezi, müzik yoluyla farklı gelenekleri birleştirmenin mümkün olduğunu göstererek, kültürlerarası diyalog için bir model oluşturdu.

Willie “The Lion” Smith’in Yahudi bağlantısı, çok kültürlü bir toplumda kimlik ve müzikal ifadenin karmaşık doğasını gösterir. Bu bağlantı, onun müziğini zenginleştirmiş ve caz tarihinde benzersiz bir ses yaratmasına katkıda bulunmuştur. Smith’in durumu, caz müziğinin özünde var olan kültürlerarası etkileşimleri ve sentezleri temsil eden önemli bir örnektir.


Müzikal Teknik ve Stili

Willie “The Lion” Smith’in müzikal tekniği ve stili, stride piyano geleneğinin en rafine ve sofistike örneklerinden birini temsil eder. Onun teknik ve stilistik yaklaşımını daha derinlemesine incelemek, stride piyanonun gelişimini ve Smith’in bu türe yaptığı benzersiz katkıları anlamak açısından önemlidir.

Stride Piyano Tekniğinin Temel Özellikleri

Stride piyano, sol elin birinci ve üçüncü vuruşlarda bas notaları (genellikle oktav veya onlu aralıklar), ikinci ve dördüncü vuruşlarda ise akorlar çalarak sabit bir ritim oluşturduğu bir tekniktir. Bu “stride” (adım atma) hareketi, bir marş bandının bas davulu ve trampetini taklit eder ve piyanoya orkestral bir zenginlik kazandırır. Smith, bu temel tekniği mükemmelleştirmiş ve ona kendi kişisel dokunuşlarını eklemiştir.

Smith’in stride tekniğinin en önemli özelliklerinden biri, sol elinin olağanüstü gücü ve hassasiyetiydi. Sol el, oktavları ve onlu aralıkları çok geniş bir dinamik aralıkta, bazen neredeyse fısıldayan bir piano’dan güçlü bir fortissimo’ya kadar çalabiliyordu. Smith, sol elinin bu dinamik kontrolünü, müziğin dramatik gerilimini artırmak için ustaca kullanırdı.

Smith’in sol elindeki bir diğer önemli özellik, ritimdeki esneklikti. Standart stride paternini sıkı bir şekilde korurken, zaman zaman hafif ritmik değişiklikler yaparak müziğe “swing” hissi katardı. Bu küçük ritmik varyasyonlar, müziğe canlılık ve spontanelik kazandırırdı.

Sağ El Teknikleri

Smith’in sağ el tekniği, melodik zenginliğiyle tanınırdı. Sağ eli, stride piyanonun tipik parlak ve hızlı melodilerini çalabildiği gibi, daha nüanslı ve duygusal pasajları da ustalıkla icra edebilirdi. Smith’in sağ el tekniğinde dikkat çeken unsurlar şunlardı:

  1. Kromatik Pasajlar: Smith, hızlı ve akıcı kromatik çalışlarda ustaydı. Bu teknik, özellikle “Fingerbuster” gibi virtüözite gerektiren parçalarında belirgindir.
  2. Melodik Süsleme: Ragtime’dan gelen trill’ler, mordent’ler ve grace note’lar, Smith’in melodik dilinin ayrılmaz bir parçasıydı. Bu süslemeler, onun klasik müzik eğitiminin etkilerini gösterirdi.
  3. Blues Tonları: Smith, sağ elinde blues tonlarını ve infleksiyonlarını ustaca kullanırdı. Bu, özellikle “Echoes of Spring” gibi daha duygusal parçalarında belirgindir.
  4. Oktav ve Akor Teknikleri: Smith, sağ elinde de oktavları ve akorları etkili bir şekilde kullanırdı. Bu, müziğine daha büyük bir sonik hacim kazandırırdı.

Armonik Yaklaşım

Smith’in armonik yaklaşımı, stride piyano geleneğinin sınırlarını zorlayan yenilikçi bir anlayışı yansıtırdı. Onun armonik dilindeki önemli özellikler şunlardı:

  1. Gelişmiş Akor Yapıları: Smith, standart stride akorlarının ötesine geçerek, 9’lu, 11’li ve 13’lü akorlar gibi daha karmaşık armonik yapılar kullanırdı. Bu, müziğine zengin ve sofistike bir karakter kazandırırdı.
  2. Kromatik Armoni: Smith, özellikle geçiş pasajlarında kromatik armoni kullanımında ustaydı. Bu, müziğine beklenmedik armonik dönüşler ve zenginlik katardı.
  3. Modülasyonlar: Smith, bir tonaliteden diğerine geçişlerde ustalık gösterirdi. Özellikle uzak tonaliteler arasındaki ani modülasyonlar, onun müziğine dramatik bir boyut katardı.
  4. Klasik Etkiler: Chopin, Liszt ve Debussy gibi klasik bestecilerin etkilerini yansıtan armonik yaklaşımlar, Smith’in müziğinde sıkça görülürdü. Bu etkiler, özellikle “Passionette” ve “Echoes of Spring” gibi bestelerinde belirgindir.

Ritmik Yaklaşım

Smith’in ritmik yaklaşımı, stride piyanonun temel ritmik yapısını korurken, ona kendi kişisel dokunuşlarını ekleme becerisini gösterirdi:

  1. Poliritmik Unsurlar: Smith, genellikle sol elinde sabit bir stride ritmi sürdürürken, sağ elinde farklı ritmik kalıplar kullanırdı. Bu poliritmik yaklaşım, müziğine karmaşık bir ritmik doku kazandırırdı.
  2. Ritmik Kontrastlar: Smith, hızlı ve enerjik pasajları, aniden yavaş ve meditatif bölümlerle kontrast yaratacak şekilde kullanırdı. Bu ritmik kontrastlar, müziğinin dramatik etkisini artırırdı.
  3. Rubato Kullanımı: Klasik müzik eğitiminin bir yansıması olarak, Smith zaman zaman rubato (tempo esnemesi) kullanırdı. Bu, özellikle ballad stilindeki parçalarında belirgindir.


Performans Stili ve Sahne Kişiliği

Smith’in müzikal tekniği, gösterişli sahne kişiliğiyle tamamlanırdı. Melon şapkası, purosu ve şık giyimiyle tanınan Smith, performanslarında hem görsel hem de işitsel bir deneyim sunardı. Çalarken sık sık mırıldanması ve şarkı söylemesi, müziğiyle olan derin duygusal bağlantısını gösterirdi.

Smith’in performanslarında dikkat çeken bir diğer özellik, onun “story-telling” (hikaye anlatma) yaklaşımıydı. Müzik çalarken, sanki bir hikaye anlatıyormuş gibi, müzikal temaları geliştirirdi. Bu narrative (anlatı) yaklaşım, onun doğaçlamalarına ve bestelerine yapısal bir bütünlük kazandırırdı.

Smith’in Tekniğinin James P. Johnson ve Fats Waller ile Karşılaştırılması

Stride piyanonun “büyük üçlüsü” olarak bilinen Smith, James P. Johnson ve Fats Waller, her biri kendine özgü teknik ve stilistik yaklaşımlara sahipti:

  • James P. Johnson: Daha güçlü ve ritmik bir yaklaşıma sahipti. Onun tekniği, stride piyanonun temel yapı taşlarını oluşturdu.
  • Fats Waller: Daha şarkı benzeri ve melodik bir yaklaşım benimsedi. Onun tekniği, popüler müzik unsurlarını stride piyanoya entegre etmesiyle dikkat çekti.
  • Willie “The Lion” Smith: Daha sofistike ve klasik etkiler taşıyan bir yaklaşım geliştirdi. Onun tekniği, stride piyanoya armonik karmaşıklık ve duygusal derinlik katmasıyla öne çıktı.

Smith’in müzikal tekniği ve stili, stride piyano geleneğine yaptığı katkılarla caz tarihinde kalıcı bir iz bırakmıştır. Onun teknik ustalığı, armonik yenilikleri ve performans stili, sonraki nesil piyanistler için bir ilham kaynağı olmaya devam etmektedir.

Müzikal Örnekler ve Analizler

Willie “The Lion” Smith’in müzikal eserlerini analiz etmek, onun stride piyano tarzına getirdiği yenilikleri ve özgün yaklaşımını anlamak için önemlidir. Aşağıda, Smith’in en önemli ve karakteristik bestelerinin detaylı müzikal analizleri yer almaktadır.

“Echoes of Spring” (1939)

“Echoes of Spring”, Smith’in en tanınmış ve sevilen bestelerinden biridir. Bu parça, Smith’in klasik müzik eğitiminin caz idiomlarıyla birleşiminin mükemmel bir örneğidir.

Tonalite ve Form: Parça, F majör tonalitesinde başlar ve AABA form yapısına sahiptir. Ancak Smith, standart caz formlarının ötesine geçerek, neredeyse bir klasik müzik prelüdünü andıran karmaşık bir yapı oluşturur.

Armonik Özellikler: “Echoes of Spring”in en dikkat çekici özelliklerinden biri, zengin armonik dilidir. Smith, temel majör ve minör akorlarının yanı sıra, 9’lu, 11’li ve 13’lü akorlar gibi genişletilmiş armoniler kullanır. Özellikle B bölümünde, kromatik geçişler ve ani modülasyonlar parçaya dramatik bir boyut katar.

Melodik Yaklaşım: Parçanın melodisi, hem caz hem de klasik unsurlar taşır. Smith, ilkbaharın uyanışını tasvir eden, akıcı ve lirik bir melodi çizgisi oluşturur. Melodi, geniş aralıklar, kromatik geçişler ve zarif süslemelerle zenginleştirilmiştir.

Ritmik Yapı: Parça, tipik stride ritmik yapısını korurken, Smith zaman zaman rubato kullanarak müziğe organik bir nefes kazandırır. Bu, özellikle parlak ve hızlı pasajlardan sonra gelen daha sakin bölümlerde belirgindir.

Teknik Zorluklar: “Echoes of Spring”, teknik açıdan zorlu bir parçadır. Özellikle sol elin geniş aralıkları (onlu aralıklar) ve sağ elin hızlı kromatik pasajları, üst düzey bir piyano tekniği gerektirir.

NPG.91.89.77

“Fingerbuster” (1939)

Adından da anlaşılacağı gibi “Fingerbuster” (Parmak Kırıcı), teknik virtüözite sergilemek için tasarlanmış bir parçadır ve Smith’in teknik ustalığını gösteren en iyi örneklerden biridir.

Tonalite ve Form: Bb majör tonalitesinde yazılmış olan bu parça, AABA formuna sahiptir. Ancak Smith, bu temel formu genişleterek ve çeşitli improvisasyon bölümleriyle zenginleştirerek daha karmaşık bir yapı oluşturur.

Teknik Özellikler: “Fingerbuster”ın en belirgin özelliği, inanılmaz hızda çalınan kromatik pasajlar ve arpejlerdir. Smith, sağ elinde hızlı oktav tekniği ve sol elinde geniş aralıklı stride paternleri kullanarak, olağanüstü bir koordinasyon ve dayanıklılık sergiler.

Ritmik Yapı: Parça, geleneksel stride ritminin ötesine geçerek, hızlı tempo değişimleri ve senkoplu ritimlerin karmaşık bir dokusunu oluşturur. Özellikle B bölümünde, Smith, melodik ve ritmik vurguları beklenmedik zamanlara yerleştirerek, dinleyiciyi şaşırtır.

Armonik Yaklaşım: “Fingerbuster”, Smith’in armonik yenilikçiliğini gösterir. Parça boyunca, beklenmedik akor değişimleri, diminished (eksiltilmiş) ve augmented (artırılmış) akorlar kullanır. Bu karmaşık armonik dil, parçanın teknik zorluğunu daha da artırır.

“Passionette” (1939)

“Passionette”, Smith’in daha romantik ve duygusal yönünü gösteren bir bestedir. Bu parça, Smith’in müziğindeki klasik etkileşimleri ve duygusal derinliği vurgular.

Tonalite ve Form: Parça, C minör tonalitesinde başlar ve karmaşık bir form yapısına sahiptir. Smith, geleneksel AABA formunu genişleterek, çeşitli tematik bölümler ve modülasyonlarla zenginleştirilmiş bir yapı oluşturur.

Duygusal İfade: “Passionette”, adından da anlaşılacağı gibi, tutku ve derin duygular üzerine kurulmuştur. Smith, müzikal dinamikleri ve tempoyu ustaca kullanarak, geniş bir duygusal spektrum yaratır. Parçanın başlangıcındaki melankoli, orta bölümlerdeki romantik yoğunluk ve finalin dramatik çözülüşü, Smith’in ifade yeteneğinin derinliğini gösterir.

Armonik Yapı: Parçanın armonik yapısı, Smith’in klasik müzik bağlarını ortaya çıkarır. Chopin’in noktürnlerini anımsatan minör tonalite kullanımı, diminished akor geçişleri ve majör-minör karşıtlıkları, “Passionette”e romantik bir atmosfer kazandırır.

Melodik Zenginlik: Smith, parçada zengin melodik süslemeler kullanır. Sağ eldeki gezinen melodiler, triller ve arpejler, parçanın duygusal etkisini artırır. Özellikle orta bölümde, sol elin stride paterni üzerinde sağ elin lirik melodisi, Smith’in melodik zenginliğini gösterir.


“Morning Air” (1939)

“Morning Air”, Smith’in daha sakin ve kontemplasif yönünü yansıtan, pastoral bir kaliteye sahip bir bestedir.

Atmosfer ve Resimsel Özellikler: Parça, adından da anlaşılacağı gibi, erken sabah saatlerinin huzurlu ve tazeleyici atmosferini yansıtır. Smith, müziğin resimsel özelliklerini ustaca kullanarak, güneşin doğuşu, sabah çiyinin parlaması ve doğanın uyanışı gibi görüntüleri müzikal olarak tasvir eder.

Tonalite ve Yapı: “Morning Air”, Eb majör tonalitesinde yazılmıştır ve gevşek bir AABA formuna sahiptir. Form, geleneksel yapının ötesine geçerek, sabahın farklı anlarını tasvir eden bölümlerle genişletilmiştir.

Armonik Yaklaşım: Smith, parçada majör tonalitenin aydınlık ve iyimser niteliklerini vurgular. Parça boyunca, beklenmedik akor değişimleri ve kromatik geçişler kullanarak, sabah ışığının değişen nüanslarını müzikal olarak ifade eder.

Teknik Özellikler: “Morning Air”, teknik olarak “Fingerbuster” kadar zorlu olmasa da, nüans ve ekspresyon açısından büyük ustalık gerektirir. Smith, özellikle sağ elde hafif ve zarif dokunuşlar kullanarak, sabah havasının tazeliğini ve berraklığını yansıtır.

“Rippling Waters” (1939)

“Rippling Waters” (Dalgalanan Sular), Smith’in doğa temalı bir başka önemli bestesidir ve stride piyano stilinin impressiyonistik olanaklarını gösterir.

İmpressiyonist Etkiler: Parça, Debussy ve Ravel gibi impressiyonist bestecilerin etkilerini taşır. Smith, akan su efektlerini yaratmak için, akıcı ve dalgalanan arpejler, tremololar ve glissandolar kullanır.

Tonalite ve Armoni: “Rippling Waters”, A majör tonalitesinde yazılmıştır, ancak sık sık farklı tonalitelere modüle olur. Smith, su hareketlerinin değişken doğasını yansıtmak için, beklenmedikmajör-minör geçişleri ve modal armoniler kullanır.

Teknik Zorluklar: Parça, özellikle sağ eldeki hızlı arpejler ve sol eldeki geniş aralıklı stride paternleri nedeniyle teknik açıdan zorlayıcıdır. Smith, su hareketlerinin sürekli değişen ritmini yakalamak için, karmaşık ritmik varyasyonlar ve poliritmik dokular kullanır.

Form ve Yapı: “Rippling Waters”, standart caz formlarından uzaklaşarak, daha akışkan ve organik bir yapıya sahiptir. Parça, suyun akışını takip ederek, sakin anlardan daha hareketli ve dramatik bölümlere doğru ilerler.

“Conversation on Park Avenue” (1964)

Smith’in daha geç dönem bestelerinden biri olan “Conversation on Park Avenue”, onun sosyal gözlemlerini ve şehir yaşamına olan ilgisini müzikal olarak ifade eder.

Programatik Özellikler: Parça, New York’un ünlü Park Avenue’sindeki sosyal etkileşimleri ve konuşmaları müzikal olarak tasvir eder. Smith, farklı karakter ve tempodaki müzikal temaları, farklı konuşma tarzlarını ve kişilikleri temsil edecek şekilde kullanır.

Tonalite ve Form: F majör tonalitesinde yazılmış olan parça, geleneksel caz formlarının ötesine geçerek, bir konuşmanın doğal akışını yansıtan esnek bir yapıya sahiptir.

Ritmik Karmaşıklık: Smith, parçada çeşitli ritmik kalıplar ve tempolar kullanarak, şehir yaşamının canlılığını ve çeşitliliğini yansıtır. Özellikle, soru-cevap şeklindeki müzikal ifadeler, bir konuşmanın ritmini ve dinamiklerini taklit eder.

Armonik Yenilikler: Parça, Smith’in armonik dilinin gelişimini gösterir. Geleneksel stride armonilerinin yanı sıra, bebop ve modern caz unsurlarını da içerir. Bu, Smith’in müzikal dilinin zaman içinde nasıl evrildiğini göstermesi açısından önemlidir.

Willie “The Lion” Smith’in bestelerinin bu detaylı analizleri, onun stride piyano geleneğine getirdiği yenilikleri ve özgün yaklaşımını ortaya koymaktadır. Klasik müzik eğitimi, Yahudi müziği etkileşimleri ve caz gelenekleri arasında kurduğu sentez, Smith’in müziğini zenginleştirmiş ve ona benzersiz bir karakter kazandırmıştır. Onun eserleri, teknik virtüözite, duygusal derinlik ve armonik sofistikasyon açısından stride piyano repertuarının en değerli örnekleri arasında yer almaktadır.

Çağdaşlarıyla İlişkileri

Willie “The Lion” Smith, caz tarihinin en önemli dönemlerinde aktif olarak yer almış ve bu süreçte birçok önemli müzisyenle yakın ilişkiler kurmuştur. Bu etkileşimler, sadece Smith’in müzikal gelişimini etkilemekle kalmamış, aynı zamanda caz müziğinin evriminde de önemli roller oynamıştır.

James P. Johnson ve Stride Piyano Üçlüsü

Smith’in en önemli müzikal ilişkilerinden biri, stride piyanonun diğer iki büyük ustası James P. Johnson ve Fats Waller ile olan bağıydı. Bu üç müzisyen, stride piyano stilinin “büyük üçlüsü” olarak anılır ve aralarında hem dostluk hem de rekabet vardı.

James P. Johnson (1894-1955), genellikle stride piyanonun “babası” olarak kabul edilir ve Smith için hem bir meslektaş hem de ilham kaynağıydı. İki müzisyen arasındaki ilişki, derin bir müzikal saygıya dayanıyordu. Smith, Johnson’ın teknik becerisini ve müzikal derinliğini takdir ederken, Johnson da Smith’in armonik yeniliklerinden ve klasik müzik etkileşimlerinden etkilenmişti.

1920’lerde ve 1930’larda, Smith ve Johnson sık sık Harlem’deki kira partilerinde ve gece kulüplerinde birlikte performans sergilerdi. Bu buluşmalar, stride piyanonun gelişimine katkıda bulunan önemli müzikal alışverişlere sahne olurdu. İki müzisyen arasındaki “kesme yarışmaları”, stride piyanonun teknik sınırlarını zorlamalarına ve yeni ifade biçimleri keşfetmelerine olanak sağlardı.

Fats Waller ile Mentorluk İlişkisi

Thomas “Fats” Waller (1904-1943), Smith’ten daha genç olmasına rağmen, stride piyanonun üçüncü büyük ustası olarak kabul edilir. Smith, genç Waller’a mentorluk yaparak, ona stride tekniklerini ve armonik yaklaşımlarını öğretti. Bu mentorluk ilişkisi, caz tarihindeki önemli bilgi aktarımlarından biri olarak kabul edilir.

Smith, bir röportajında Waller hakkında şunları söylemişti: “Fats benim öğrencimdi. Ona parmak pozisyonlarını ve stride’ın nasıl çalınacağını öğrettim. O çok hızlı öğrenen, doğuştan yetenekli bir müzisyendi.” Waller, daha sonra Smith’in öğretilerini kendi benzersiz stiliyle harmanlayarak, stride piyanoda yeni bir ses yarattı.

Smith ve Waller arasındaki ilişki, zamanla meslektaşlığa ve dostluğa dönüştü. İki müzisyen, 1930’larda çeşitli kulüplerde ve kayıt oturumlarında birlikte çaldı. Waller’ın 1943’teki erken ölümü, Smith için büyük bir kayıptı ve daha sonraki yıllarda sık sık Waller’ın müzikal mirasını onurlandırmak için onun bestelerini repertuarına dahil etti.

Duke Ellington ile Özel Bağ

Smith’in belki de en dikkat çekici müzikal ilişkilerinden biri, Duke Ellington ile olanıydı. Ellington, Smith’i müzikal bir mentor ve ilham kaynağı olarak görüyordu. Ellington’ın kendi sözleriyle: “Willie The Lion benim en büyük ilham kaynaklarımdan biriydi. Onun piyanosunu ilk duyduğumda, müziğin ne olabileceğine dair vizyonum tamamen değişti.”

Ellington, Smith’e olan derin saygısını ve hayranlığını, ona ithaf ettiği “Portrait of the Lion” adlı besteyle gösterdi. Bu parça, Smith’in müzikal özelliklerini ve kişiliğini müzikal bir portre olarak yakalayan ustalıkla bestelenmiş bir eserdir. Smith, bu jestten derinden etkilendiğini ve bunu kariyerindeki en büyük onurlardan biri olarak gördüğünü söylemişti.

Smith ve Ellington, yıllar içinde çeşitli vesilelerle birlikte performans sergiledi. Özellikle 1940’larda ve 1950’lerde, caz festivalleri ve özel etkinliklerde sahneyi paylaştılar. Bu buluşmalar, iki müzisyen arasındaki derin saygı ve müzikal uyumu yansıtırdı.

Duke Ellington

Sidney Bechet ile Fransız Bağlantısı

Smith’in soprano saksofon ustası Sidney Bechet ile olan ilişkisi, özellikle 1940’ların başlarında yaptıkları kayıtlarla belgelendi. İki müzisyen arasındaki müzikal kimya, Smith’in stride piyano tekniğinin Bechet’nin özgün New Orleans stiline mükemmel bir şekilde uyum sağlamasıyla dikkat çekti.

Smith ve Bechet, Fransa’ya olan ortak ilgileriyle de bağ kurmuştu. Smith, I. Dünya Savaşı sırasında Fransa’da görev yapmış ve Fransız kültürüne karşı bir sevgi geliştirmişti. Bechet ise 1950’lerde Fransa’ya yerleşmiş ve orada büyük bir üne kavuşmuştu. Smith, 1949-1950 yıllarında Paris’te konserler verdiğinde, bu Fransız bağlantısı iki müzisyen arasındaki dostluğu pekiştirmişti.

Big Joe Turner ile Blues Bağlantısı

Smith’in blues şarkıcısı Big Joe Turner ile 1940’ların başlarında yaptığı kayıtlar, stride piyanonun blues gelenekleriyle olan derin bağlantısını gösterir. Smith, Turner’ın güçlü vokalleri altında, stride piyanonun ritmik ve armonik olanaklarını ustaca kullanarak, caz ve blues arasında köprü kurmayı başarmıştı.

Smith ve Turner arasındaki müzikal işbirliği, caz ve blues’un kesişim noktalarını keşfetmeleri açısından önemliydi. Bu işbirliği, sonraki yıllarda rhythm and blues ve erken rock and roll’un gelişimine de dolaylı olarak etki etmiştir.

Genç Müzisyenlere Mentorluk

Smith, kariyeri boyunca Count Basie, Artie Shaw, the Dorsey Brothers ve Thelonious Monk gibi birçok genç müzisyene mentorluk yapmıştır. Özellikle Monk ile olan ilişkisi, caz piyanosunun evriminde önemli bir bağlantı noktasıdır. Smith’in stride geleneğindeki ustalığı, Monk’un daha modern ve avangard yaklaşımını geliştirmesinde etkili olmuştur.

Smith, mentorluk rolünü ciddiye alırdı ve genç müzisyenlerle bilgi paylaşımını caz geleneğinin sürdürülmesi açısından hayati görürdü. Bir röportajında şöyle demişti: “Bildiğim her şeyi benden öncekilerden öğrendim. Benim görevim de bu bilgiyi benden sonrakilere aktarmak.”

Diğer Önemli İşbirlikleri

Smith’in müzikal çevresi, yukarıda bahsedilen isimlerin ötesine uzanıyordu. Kariyeri boyunca Buck Clayton, Jimmy Harrison, Buster Bailey, Jabbo Smith, Perry Bradford, Clarence Williams, Mezz Mezzrow, Milt Herth, O’Neill Spencer, Joe Bushkin, George Wettling, Jess Stacy, Wallace Bishop, Mike Lipskin, Dill Jones, Henry “Red” Allen, Jimmy McPartland ve Pee Wee Russell gibi birçok önemli müzisyenle çalıştı.

1970’lerde, yaşamının son yıllarında, Smith yeni kuşak caz müzisyenleriyle de çalışmaya devam etti. Özellikle Jo Jones ile 1972’de kaydettiği “The Lion And The Tiger” albümü, Smith’in müzikal vitalitesini ve genç müzisyenlerle olan sürekli etkileşimini gösterir.

Harlem Rönesansı’ndaki Rolü ve Kültürel Önemi

Willie “The Lion” Smith’in müzikal kariyeri, Harlem Rönesansı olarak bilinen ve yaklaşık 1918-1935 yılları arasında gerçekleşen önemli kültürel hareketle çakışmaktadır. Bu dönem, Afro-Amerikan sanatının, edebiyatının, müziğinin ve düşüncesinin benzeri görülmemiş bir gelişme ve tanınma yaşadığı zamandı. Smith, bu kültürel uyanışın müzikal yönünün merkezi figürlerinden biri olarak, Harlem’in kültürel hayatına ve kimliğine önemli katkılarda bulundu.

Kira Partileri ve Müzikal İnovasyon

1920’ler ve 1930’larda Harlem’deki kira partileri (rent parties), Siyah kiracıların müzikli sosyal etkinlikler aracılığıyla kira parası toplamasının önemli bir yoluydu. Willie “The Lion” Smith, James P. Johnson ve Fats Waller ile birlikte bu partilerin önemli eğlence kaynaklarından biriydi. Bu kira partileri, stride piyano ve erken cazın gelişimi ve yayılması için çok önemliydi. Bu partilerde sık sık “kesme yarışmaları” (cutting contests) da düzenleniyordu.

Kira partileri, Afro-Amerikalı müzisyenlerin sosyal ve ekonomik zorlukların ve ırksal ayrımcılığın yaşandığı bir dönemde performans sergilemeleri, yenilik yapmaları ve topluluk oluşturmaları için hayati bir platform sağladı. Smith’in bu sahnede merkezi bir rol oynaması, onun sadece bir müzisyen olarak değil, aynı zamanda Harlem’de önemli bir kültürel figür olarak da önemini vurgular. Bu toplantılar sadece para toplama amaçlı değildi; aynı zamanda müzikal yaratıcılığı teşvik eden ve Harlem sakinlerine bir topluluk duygusu ve kaçış sağlayan kültürel etkinliklerdi. Önde gelen piyanistlerden biri olarak Smith, bu partilerin sesini ve atmosferini şekillendirmede önemli bir rol oynadı.

Harlem’in Gece Hayatı ve Kulüpler

Kira partilerinin yanı sıra, Smith Harlem’in canlı gece hayatının ve kulüp sahnesinin de önemli bir parçasıydı. 1920’ler ve 1930’larda Harlem, Cotton Club, Connie’s Inn, Small’s Paradise ve The Nest gibi önemli kulüplere ev sahipliği yapıyordu. Smith, bu mekanlarda düzenli olarak performans sergileyerek, Harlem’in müzikal kimliğinin şekillenmesine katkıda bulundu.

Smith, özellikle Pod’s and Jerry’s adlı gece kulübünde uzun süreli bir angajmana sahipti. Bu kulüp, müzisyenlerin ve sanatçıların buluşma noktası haline gelmişti ve Smith’in performansları, kulübün en çok beklenen etkinliklerinden biri olarak kabul ediliyordu. Burada sergilediği performanslar, hem beyaz hem de siyah dinleyicileri cezbediyor ve ırklar arası kültürel alışverişe katkıda bulunuyordu.

Kültürel Kimlik ve Irk Gururunun İfadesi

Harlem Rönesansı döneminde, Afro-Amerikan sanatçılar kendi kültürel kimliklerini ifade etme ve ırk gururunu yansıtma konusunda daha cesur hale gelmişlerdi. Smith, müziği ve sahne kişiliği aracılığıyla bu harekete katkıda bulundu. Onun “The Lion” lakabı ve gösterişli sahne varlığı, dönemin “New Negro” hareketinin bir yansımasıydı – kendine güvenen, gururlu ve kendi kültürel mirasını kutlayan bir Afro-Amerikan kimliği.

Smith’in müziği, Afrika kökenli ritmik unsurları, Avrupa armonik geleneğini ve Amerika’ya özgü blues ifadelerini birleştirerek, kültürel melezliğin ve Afro-Amerikan yaratıcılığının bir ifadesi haline geldi. Bu sentez, Harlem Rönesansı’nın temel felsefelerinden biri olan, Afrika diasporası kültürünün zenginliğini ve değerini vurgulama hedefiyle uyumluydu.

Edebi ve Sanatsal Çevrelerle Etkileşim

Smith, müzisyenlerle olan ilişkilerinin yanı sıra, Harlem Rönesansı’nın edebi ve sanatsal çevreleriyle de etkileşim halindeydi. Langston Hughes, Zora Neale Hurston, Claude McKay ve diğer önemli yazarlar, sık sık Smith’in performanslarını izlemeye gelirdi. Bu etkileşimler, müzik ve edebiyat arasında bir diyalog oluşturarak, Harlem Rönesansı’nın disiplinler arası doğasını güçlendirdi.

Harlem Rönesansı’nın önemli ressamlarından Aaron Douglas, Smith’in bir portresini yapmıştı. Bu portre, Smith’i tipik melon şapkası ve purosuyla tasvir ediyor ve onun ikonik imajını ve Harlem kültüründeki yerini vurguluyordu. Bu tür sanatsal temsiller, Smith’in Harlem’in kültürel manzarasında bir simge haline geldiğini gösteriyordu.

Irksal Bariyerlerin Aşılması

Harlem Rönesansı, beyaz Amerikan toplumunun bir kısmının Afro-Amerikan kültürüne olan ilgisinin arttığı bir dönemdi. Smith, bu bağlamda, ırksal bariyerleri aşan ve farklı ırklardan dinleyicilere ulaşan öncü müzisyenlerden biriydi. Onun performansları, “slumming” olarak bilinen bir fenomen aracılığıyla, Downtown Manhattan’dan gelen beyaz dinleyicileri Harlem’e çekiyordu.

Smith’in müzikal yeteneği ve karizmatik sahne varlığı, onu ırksal sınırları aşan bir figür haline getirdi. Beyaz dinleyiciler arasında da popülerlik kazanması, caz müziğinin Amerika’nın kültürel dokusuna entegre olmasına katkıda bulundu. Bu, Harlem Rönesansı’nın bir diğer önemli hedefi olan, Afro-Amerikan kültürünün Amerika’nın ulusal kimliğinin ayrılmaz bir parçası olarak tanınması çabasıyla örtüşüyordu.

Ekonomik Buhran ve Harlem Rönesansı’nın Sonu

1929 Büyük Ekonomik Buhranı, Harlem Rönesansı’nın canlılığını önemli ölçüde etkiledi. Birçok kulüp kapandı, sanatçılar ekonomik zorluklar yaşadı ve Harlem’in kültürel enerjisi azaldı. Ancak Smith, bu zorlu dönemde de müzikal faaliyetlerine devam etti ve stride piyano geleneğini korumaya yardımcı oldu.

Ekonomik buhranın ardından, 1930’ların ortalarında, Harlem Rönesansı geleneksel anlamda sona ermiş olsa da, Smith ve diğer müzisyenler, Afro-Amerikan müziğini geliştirmeye ve yeni nesillere aktarmaya devam etti. Smith, özellikle bebop ve swing dönemlerinde, stride geleneğini yaşatarak, caz tarihinde bir köprü görevi gördü.

Harlem Rönesansı’nın Mirası ve Smith’in Rolü

Willie “The Lion” Smith’in Harlem Rönesansı’ndaki rolü ve katkıları, Afro-Amerikan kültürünün bu kritik döneminin müzikal boyutunu anlamamız açısından hayati öneme sahiptir. Onun stride piyano stilindeki ustalığı, kira partilerindeki merkezi rolü ve kültürel kimliklerin ifadesindeki öncülüğü, Harlem Rönesansı’nın müzikal mirasının önemli bir parçasını oluşturur.

Smith, Harlem Rönesansı’nın müzikal anlatılarını yaşatmak ve bu dönemi belgelemek konusunda da önemli bir rol oynadı. 1964’te yayınlanan otobiyografisi “Music on My Mind”, Harlem’in 1920’ler ve 1930’lardaki kültürel ortamına dair değerli bir birinci elden tanıklık sunmaktadır. Bu eser, Harlem Rönesansı döneminin müzikal hayatını, sosyal dinamiklerini ve kültürel atmosferini anlamamız için önemli bir kaynak oluşturur.

Sonuç Olarak:

Willie “The Lion” Smith, Harlem Rönesansı’nın müzikal yanının temel figürlerinden biri olarak, Afro-Amerikan kültürünün bu önemli döneminin şekillenmesine ve tanınmasına önemli katkılarda bulunmuştur. Onun müzikal ve kültürel mirası, Harlem Rönesansı’nın kalıcı etkisinin bir parçası olarak yaşamaya devam etmektedir.

  • en.wikipedia.org/wiki/Willie_%22the_Lion%22_Smith
  • imdb.com/name/nm0810795/
  • jweekly.com/2021/04/28/remembering-willie-the-lion-smith-one-of-jazzs-first-jewish-stars/
  • aaregistry.org/story/willie-the-lion-smith-composer-born/
  • storyvillerecords.com/products/willie-the-lion-smith-1
  • blackpast.org/african-american-history/smith-william-willie-lion-1897-1973/
  • last.fm/music/Willie+%22The+Lion%22+Smith/+wiki
  • perfessorbill.com/smith.shtml
  • palacepianos.com/willie-the-lion-smith/
  • syncopatedtimes.com/willie-the-lion-smith-profiles-in-jazz/
  • npr.org/2000/08/17/1077755/nprs-jazz-profiles-willie-the-lion-smith
  • en.wikipedia.org/wiki/Main_Page
  • riverwalkjazz.stanford.edu/program/harlem-big-three-music-fats-james-p-and-willie-lion-smith
  • stateoftheartsnj.com/segments/willie-the-lion/
  • syncopatedtimes.com/willie-the-lion-smith/
  • jazz24.org/jazz-blog/2016/09/willie-the-lion-smith-stride-pianos-uptown-ruler/
  • cc-seas.columbia.edu/wkcr/story/willie-the-lion-smith-profile-december-15th-2pm
  • allmusic.com/album/1938-1940-mw0001202868
  • kennedy-center.org/community/articles/2022/10/duke-ellington-harlem/
  • scalar.usc.edu/works/virtual-harlem/musician-willie-the-lion-smith
  • syncopatedtimes.com/willie-the-lion-smith-don-ewell-grand-piano-duets/
  • researchrepository.wvu.edu/cgi/viewcontent.cgi?article=3061&context=etd
  • wolfgangs.com/live-music/willie-the-lion-smith-june-27-1968.html
  • en.wikipedia.org/wiki/Main_Page
  • syncopatedtimes.com/
  • en.wikipedia.org/wiki/Rent_party
  • youtube.com/watch?v=R9_MvXa3m7c
  • google.com/
  • dustygroove.com/m/index/browse.cfm?artistid=smithwilliethlion
  • jazzdisco.org/willie-the-lion-smith/catalog/
  • jazzdisco.org/willie-the-lion-smith/discography/
  • adp.library.ucsb.edu/names/102559
  • allmusic.com/album/the-1950-mw0000427329
  • amazon.com/Willie-Lion-Smith-CDs-Vinyl/s?k=Willie+%22The+Lion%22+Smith
  • adp.library.ucsb.edu/names/102558
  • discogs.com/artist/273617-Willie-The-Lion-Smith
  • discogs.com/release/9444378-Willie-The-Lion-Smith-1925-1937
  • trapezemusic.com/product/willie-the-lion-smith-100-classic-recordings-1925-53/
  • samspearmusic.com/ragtime-stride-two-american-piano-styles/
  • encyclopedia.com/people/literature-and-arts/music-popular-and-classical/willie-lion-smith
  • jazzjournal.co.uk/2023/12/12/willie-the-lion-smith-100-classic-recordings/
  • timeline.carnegiehall.org/african-american-music/history-of-stride-piano/
  • masterclass.com/articles/stride-piano-guide
  • forums.pianoworld.com/ubbthreads.php/topics/2324683/stride-piano-style.html
  • jazzlives.wordpress.com/2012/03/07/willie-the-lion-hearted/
  • changingtones.com/2016/09/22/the-lion-of-the-piano-8-piano-compositions-by-willie-the-lion-smith/
  • music.apple.com/us/playlist/willie-the-lion-smith-essentials/pl.u-LdbqEdkS3l50G9
  • mosaicrecords.com/blog/2018/01/29/discover-extraordinary-jazz-pianists-in-depth-analysis/
  • jazzonthetube.com/content/willie-the-lion-smith-day
  • jazzwise.com/review/willie-the-lion-smith-100-classic-recordings-1925-53
  • amazon.com/Willie-The-Lion-Smith-Movies-TV/s?k=Willie+%22The+Lion%22+Smith
  • jazztimes.com/columns/proofs/jews-in-the-family-of-jazz/
  • imdb.com/name/nm0810795/trivia
  • highresaudio.com/artist.php?abnum=1152019487
  • fremeaux.com/en/product?id=1255
  • countbasie.rutgers.edu/biography
    tomhull.com/ocston/village/dp/hallfame.htm
  • syncopatedtimes.com/willie-the-lion-smith-1897-1973/
  • jazz.org/blog/jazz-and-the-great-migration/
  • en.wikipedia.org/wiki/Cutting_contest

İçeriklerden Haberdar Olun!

Yeni eklenen içeriklerin mail adresinize gelmesini ister misiniz?