Notaların Gizli Kahramanı, İsmail Soyberk’in Binlerce Albümlük Yolculuğu
İsmail Soyberk: Bas Gitarda Kalıcı Bir İz
İsmail Soyberk’i Türk müzik tarihine adını altın harflerle yazdırmış, bas gitarın ülkedeki en önemli temsilcilerinden biri olarak görüyorum. Vefatının ardından müzik dünyasının önde gelen isimlerinin duyduğu derin üzüntü, onun sadece yetenekli bir müzisyen değil, aynı zamanda müzik camiası içinde de ne kadar saygı duyulan ve sevilen bir figür olduğunu açıkça gösteriyor. Meslektaşlarının onu bir “idol” ve bir “efsane” olarak nitelendirmesi, bence onun pek çok müzisyenin kariyerine ilham verdiğini ve Türk müziği üzerindeki derin etkisini ortaya koyuyor. Binlerce albümde yer alması, onu on yıllar boyunca Türk popüler müziğinin ses dokusunun temel bir parçası haline getirdi. Öyle ki, bazı değerlendirmelere göre, bas gitarist olarak dünya üzerinde en çok kayıtta yer almış isim olabilir. Bu denli büyük bir üretkenlik ve etki, Soyberk’in sadece müzisyenler için değil, aynı zamanda geniş kitleler için de ne kadar önemli bir sanatçı olduğunu kanıtlıyor. Vefat haberinin ulusal çapta yankı bulması, onun yalnızca müzik çevrelerinde değil, genel kamuoyunda da tanınan ve değer verilen bir sanatçı olduğunu gösteriyor.
Erken Yaşamı ve Eğitimi
İsmail Hakkı Soyberk, 27 Ağustos 1954 tarihinde İstanbul’da doğdu ve 13 Ocak 2021 tarihinde yine İstanbul’da hayata veda etti. Soyadının Türkçe’ye özgü ‘İ’ harfiyle yazılmasına özen gösterilmesi gerektiğini düşünüyorum. Müzik kariyerine nispeten geç bir yaşta, 1977 yılında başladı. Akademik geçmişine baktığımda, Kocaeli Üniversitesi Elektrik Mühendisliği Bölümü’nden mezun olduğunu görüyorum. Mühendislik gibi analitik bir alandaki bu eğitimi ile profesyonel müzik hayatı arasındaki bu belirgin ayrım bence dikkat çekici. Elektrik mühendisliği disiplininin gerektirdiği metodik ve çözüm odaklı yaklaşımın, onun bas gitar çalma becerisine ve müziğe olan genel yaklaşımına yansımış olması muhtemel. Mühendislik eğitimi, ritim, harmoni ve sesin teknik yönlerine dair derin bir anlayış geliştirmesine katkıda bulunmuş olabilir. Ayrıca, farklı bir alanda lisans derecesi olmasına rağmen müziği tutkuyla takip etmesi, bu sanata olan bağlılığının ve içsel motivasyonunun ne kadar güçlü olduğunu gösteriyor.
Müzikal Başlangıç
Soyberk’in müzikle ilk ciddi temasları 1977 yılında başlamış olsa da, daha öncesinde de müzikle içli dışlı olduğunu anlıyorum. 1973-1974 yılları arasında EVRIM 5 adlı bir grupta bas gitar çaldı. Ortaokul ve lise arkadaşı İlhan Sami Özulu ile birlikte 1978-1990 yılları arasında Grup Evrim’i kurdu ve bu grupta hem bas gitar çaldı hem de vokal yaptı. Grup Evrim ile on yılı aşkın süren bu iş birliği, onun müzikal kimliğinin şekillenmesinde ve bas gitarist olarak yeteneklerini geliştirmesinde önemli bir rol oynadı. Bu uzun süreli ortaklık, iki müzisyen arasında derin bir anlayış ve uyumlu bir müzikal vizyonun olduğunu düşündürüyor. EVRIM 5’ten Grup Evrim’e geçişi, müzikal arayışlarının bir evrimi ve bas gitara olan bağlılığının giderek artmasının bir göstergesi olarak değerlendiriyorum. Kültür Koleji’nde Bülent Somay ile kurdukları bir grupla ilk müzikal deneyimlerini yaşadığını ve daha sonra bas gitar eksikliğini tamamlamak üzere Soyberk’in gruba geri çağrıldığını öğreniyorum. Bu da okul yıllarında başlayan müzikal bağların kariyerinin erken dönemlerinde önemli bir etkisi olduğunu gösteriyor.
Dönüm Noktası
Kariyerinin önemli bir dönüm noktası da 1978 yılında Edip Akbayram ve Dostlar Orkestrası’nın kurucuları arasında yer alması. Tanınmış bir sanatçı olan Edip Akbayram ile bu iş birliği, Soyberk’in daha geniş bir kitleye ulaşmasını sağladı ve bas gitarist olarak itibarını pekiştirdi. Cem Kaprol’un Soyberk ile tanışma hikayesinde, Kaprol’un abisinin Edip Akbayram ile çalıştığı belirtiliyor. Bu anekdotu, Soyberk’in o dönemdeki müzik çevresindeki yerini ve etkisini göstermesi açısından önemli buluyorum. Kariyerinin bu erken aşamasında böylesine köklü bir sanatçının orkestrasının kurucu üyesi olması, yeteneğinin hızla fark edildiğini ve Türk müzik camiasında değer gördüğünü düşündürüyor. Edip Akbayram ile olan bu ortaklık, muhtemelen ona turne yapma ve daha fazla müzisyenle iş birliği yapma fırsatları sunarak kariyerinin ilerlemesine önemli katkılar sağladı.
Stüdyo Müzisyenliğine Giriş
1982 yılından itibaren stüdyo müzisyenliğine başlamasıyla birlikte, İsmail Soyberk’in Türk popüler müziğinin en aranan isimlerinden biri haline geldiğini görüyorum. Katkıda bulunduğu albüm sayısının binleri bulduğu tahmin ediliyor. Hatta Demirhan Baylan’ın onun dünya üzerinde en çok albümde kayıt yapmış bas gitarist olabileceği yönündeki inancını dikkate değer buluyorum. Bu inanılmaz sayıdaki kayıt, onun bas gitar çalma becerisine olan yüksek talebi ve farklı müzik türlerine olan uyum yeteneğini açıkça ortaya koyuyor. 1980’ler ve 1990’lar boyunca Türk pop müziğinin şekillenmesinde vazgeçilmez bir rol oynadı. Sezen Aksu, Joan Baez, Aziza Mustafa Zadeh, Erkan Oğur, Hasan Cihat Örter ve Eşref Ziya gibi çok çeşitli sanatçılarla çalışmış olması, onun farklı müzikal estetiklere ne kadar kolay adapte olabildiğini gösteriyor. Hem yerli hem de uluslararası alanda bu kadar farklı tarzlarda ve sanatçılarla çalışması, onun sadece Türkiye’de değil, dünya çapında da tanınan ve saygı duyulan bir müzisyen olduğunu kanıtlıyor. 2000’li yıllarda piyasa albümlerinden önemli ölçüde uzaklaştığını öğreniyorum. Bu durum, belki de sanatsal önceliklerinin değişmesi, daha kişisel projelere yönelmesi veya ticari müzik piyasasının dayatmalarından duyduğu rahatsızlıkla ilgili olabilir. Nitekim piyasanın dayatma ve sınırlamalarından duyduğu rahatsızlığı dile getirdiğini de okuyorum.
Fenomen Dönemi
Kendi müzikal vizyonunu daha özgür bir şekilde ifade etmek amacıyla 2003 yılında Fenomen adlı kendi grubunu kurdu. Grubun ilk kadrosunda İsmail Soyberk (bas), Barış Bölükbaşı (gitar), Mert Topel (synthesizer) ve Bülent Ay (davul) yer aldı. Serdar Barçin’in (saksafon) da ilk üyeler arasında olduğunu öğreniyorum. Fenomen, Soyberk’in bestelerini ve müzikal fikirlerini hayata geçirdiği bir platform oldu. Grup, 2006 yılında kendi adını taşıyan ilk albümünü yayınladı. Bu proje, onun sadece bir bas gitar virtüözü olmadığını, aynı zamanda yaratıcı bir besteci olduğunu da ortaya koydu. Grubun 2018 yılında “Bridges” adlı ikinci bir albüm çıkardığını da öğreniyorum. Grubun yeniden bir araya geldiğinde kadroda bazı değişiklikler olduğunu, Çağdaş Oruç’un katıldığını ve Mert Topel’in yerine Nevzat Yılmaz’ın synthesizer ve akordeon ile gruba dahil olduğunu da belirtmek isterim. Fenomen’in varlığı ve albümleri, Soyberk’in stüdyo müzisyenliğinin yanı sıra kendi sanatsal ifadesine de ne kadar önem verdiğini gösteriyor.
Müzisyenler Arasındaki Yeri
İsmail Soyberk’i Türk müzik dünyasında sadece bir müzisyen olarak değil, aynı zamanda pek çok kişi için bir ilham kaynağı olarak görüyorum. Ozan Musluoğlu, İlkin Deniz, Demirhan Baylan ve Cem Kaprol gibi önemli müzisyenlerin onun hakkında söyledikleri övgü dolu sözler, onun meslektaşları arasında ne kadar saygı duyulduğunu gösteriyor. Musluoğlu, onu bas gitarı Türkiye’de ulaştığı seviyeye getirdiği için minnetle anarken, Deniz, 1978’de bas gitara başladığında duyduğu ilk ismin Soyberk olduğunu belirtiyor. Baylan ise onun dünya üzerinde en çok albümde kayıt yapmış bas gitarist olabileceğine inanıyor. Kaprol, onun pek çok genç müzisyeni bas gitar çalmaya teşvik ettiğini vurguluyor. Onun “ülkemizdeki bas gitaristlerin örnek aldığı yegane kişi” olduğunu da okuyorum. Bu ifadeler, onun sadece yetenekli bir icracı değil, aynı zamanda bir rol model ve öncü olduğunu da ortaya koyuyor. Çalıştığı geniş sanatçı yelpazesi, onun müzik dünyasındaki geniş çevresini ve farklı müzikal bağlamlardaki yetkinliğini gösteriyor. Meslektaşlarının onu “en iyi” ve “en önemli” gibi üstünlük belirten sıfatlarla tanımlaması, onun enstrümanına hakimiyetinin ve Türk müziğine yaptığı katkıların genel kabul gördüğünü kanıtlıyor. Birçok bas gitaristin onun etkisiyle bu enstrümanı seçmiş olması, onun Türk bas gitar camiasının şekillenmesinde ne kadar merkezi bir rol oynadığını gösteriyor.
Tekniği ve Müzikal Biçimçiliği
İsmail Soyberk’in Türk müziğine getirdiği yenilikler ve özgün yaklaşımları, onu sadece başarılı bir icracı değil, aynı zamanda etkili bir müzik insanı yaptığını düşünüyorum. Bas gitar çalma stilinin kendine özgü olduğunu ve kolayca tanınabildiğini öğreniyorum. Kendi ifadesiyle, kendi dönemindeki müzisyenlerin İstiklal Caddesi’ndeki gece kulüplerinde yabancı müzisyenlerle çalarak farklı tarzlara hakim olduklarını belirtmesi, onun müzikal çeşitliliğe olan yatkınlığını açıklıyor. Pop ve rocktan caza ve arabeske kadar geniş bir yelpazede başarılı performanslar sergilemesi, onun müzikal adaptasyon yeteneğinin ve açık fikirliliğinin bir göstergesi. Fenomen grubuyla “müzikte yeni bir dil kurmaya” çalıştığına dair ifadesi, onun sadece mevcut müzik akımlarını takip etmekle kalmayıp, aynı zamanda yenilik arayışında olduğunu da ortaya koyuyor. Bas gitar çalma stilinin kendine has olması, onun geleneksel yaklaşımların ötesine geçerek kişisel ve yenilikçi bir müzikal ifade geliştirdiğini düşündürüyor. Fenomen ile yeni bir müzikal dil yaratma çabası, onun sadece bir icracı değil, aynı zamanda müzikal sınırları zorlayan bir yaratıcı olduğunu da gösteriyor.
Akademik Açıdan Katkıları
İsmail Soyberk’in müzik alanındaki yerinin sadece icracılıkla sınırlı kalmadığını, aynı zamanda akademik çalışmalara da konu olduğunu görüyorum. Elektrik bas gitarın tarihsel gelişimi ve Türkiye’nin 1970-1990 dönemi popüler müziğindeki rolü üzerine yazılmış bir yüksek lisans tezinde İsmail Soyberk ile yapılan bir röportajın yer alması, onun elektrik bas gitarın Türkiye’deki evrimi konusunda birincil kaynak olarak kabul edildiğini gösteriyor. Bu tez, onun bilgi ve deneyimlerinin akademik düzeyde de değer gördüğünün önemli bir kanıtı. 80’ler müzik sahnesi tartışılırken, Soyberk’in Türkiye’nin en iyi basçılarından biri olarak anılması, stüdyo müzisyenleri ve aranjman pratikleri bağlamında adının geçmesi, perdesiz bas gitarın önde gelen icracıları arasında sayılması, onun Türk müzik tarihi ve bas gitar çalma teknikleri konusundaki akademik anlayışta da yerini sağlamlaştırdığını gösteriyor.
Müzikal Yapısı
İsmail Soyberk’in müzik tarzının oldukça geniş bir yelpazeyi kapsadığını görüyorum. Pop, dünya müziği ve folk türlerinin yanı sıra caz, rock ve arabesk müzikte de başarılı performanslar sergiledi. Özellikle caz ve türevi türlerdeki çalışmalarına dikkat çekiliyor. Bu tür çeşitliliği, onun teknik becerisinin ve müzikal uyum yeteneğinin bir göstergesi. Uzun yıllar boyunca Ken Smith marka 5 telli bas gitar kullandı, 2007 yılından itibaren ise Musicman marka 5 telli bir bas gitar ile çalışmalarına devam etti. 6 telli bas gitarındaki karakteristik sesine de vurgu yapılıyor. Farklı tel sayısına sahip bas gitarları kullanması, onun farklı tonal aralıkları ve teknik imkanları keşfetme arzusunu yansıtıyor. Çalma stilinin kolayca tanınabilir olması, kendine özgü teknikler veya stilistik tercihler geliştirdiğini düşündürüyor. Her ne kadar bu tekniklerin detayları kaynaklarda açıkça belirtilmese de, bu durum onun bas gitar çalmaya kişisel ve ayırt edici bir yaklaşımı olduğunu gösteriyor.
İsmail Soyberk’in Bağlı Olduğu Gruplar
Grup Adı | Aktif Yıllar | Rol(ler) | Önemli Bilgiler |
EVRIM 5 | 1973-1974 | Bas Gitarist | Kariyerinin başındaki grup |
Edip Akbayram ve Dostlar | 1978 | Kurucu Üye | Kariyerinde önemli bir iş birliği |
Grup Evrim | 1978-1990 | Bas Gitarist, Vokal | İlhan Sami Özulu ile uzun süreli ortaklık |
Fenomen | 2003-2021 | Bas Gitarist, Besteci | Kendi grubu, iki albüm yayınladı |
İsmail Soyberk’in İş Birliği Yaptığı Sanatçılardan Seçmeler
Sezen Aksu, Joan Baez, Aziza Mustafa Zadeh, Erkan Oğur, Hasan Cihat Örter, Eşref Ziya, Edip Akbayram, Tarkan, Zuhal Olcay, Nilüfer, Candan Erçetin, Burhan Çaçan, Barış Bölükbaşı, Funda Arar, Ajda Pekkan, Burcu Güneş, Nükhet Duru, Onur Akın, Selda Bağcan, Leman Sam, Erdinç Şenyaylar, Erdem Sökmen, Müslüm Gürses, Nazan Öncel, Yaşar, Sıla Gençoğlu, Hüseyin Turan, maNga, İskender Paydaş, Fettah Can, Özlem Özdil, İlkay Akkaya, Aynur, Selim Bölükbaşı, Volkan Konak, Halil Sezai, Deniz Seki, Buray, Onur Yaman, Gökçe, Servet Kocakaya, Eşref Vakti, Serkan Çağrı, Nurettin Rençber, Ayten Alpman, Zeynep Casalini, Hakan Yeşilyurt, Musa Eroğlu, Gülay, Kızılırmak, İncesaz, Ümmüşen, Banu Akın, Efkan Şeşen, Sadık Gürbüz, Tolga Çandar, Sevinç Eratalay, Güler Gültekin, Ali Asker, Grup Yorum, İlhan İrem, Baha, Tuncay Akdoğan, Hilmi Yarayıcı, Onur Olgun, Asya, Ayla Çelik, Barış Manço, Ayla Dikmen, Burak Kut, Gökhan Tepe, Işın Karaca, Ümit Besen, Cem Yılmaz, Şehrazat, Soner Arıca
Müzikal Tarzı ve Teknik Özellikleri
Daha detaylı baktığımda, İsmail Soyberk’in müzikal tarzındaki çeşitliliği gerçekten etkileyici buluyorum. Pop, rock, caz, arabesk, dünya müziği ve folk türlerinde gösterdiği başarı, onun sadece teknik bir bas gitarist değil, aynı zamanda farklı müzikal dillere hakim bir sanatçı olduğunu kanıtlıyor. Özellikle caz ve türevlerindeki çalışmalarında, karmaşık ritmik yapıları ve armonik zenginliği ustalıkla kullanabildiğini görüyorum.
Soyberk’in kendine özgü bas gitar tonunun, kullandığı enstrümanlarla da yakından ilişkili olduğunu düşünüyorum. Uzun yıllar Ken Smith marka 5 telli bas gitarı tercih etmesi ve daha sonra Musicman marka 5 telli bas gitara geçmesi, farklı tonları ve ses renklerini keşfetme isteğini gösteriyor. 6 telli bas gitarındaki karakteristik sesi de, müzikal ifade alanını genişletmek için farklı ses paletleri arayışında olduğunu ortaya koyuyor.
Çalma stilinin kolayca tanınabilir olması, bana göre bir müzisyen için erişilebilecek en önemli başarılardan biri. Bu, sadece teknik yeterlilikle değil, aynı zamanda kişisel bir müzikal yaklaşım ve ifade biçimi geliştirmekle mümkün. Soyberk’in kendine has stilinin, ritmik hissiyatının, ton seçimlerinin ve frazlama yaklaşımının bir kombinasyonu olduğunu tahmin ediyorum.
Eğitimci Yönü ve Yeni Nesillere Etkisi
Kaynaklarda detaylı olarak belirtilmese de, İsmail Soyberk’in genç müzisyenlere olan etkisini çok değerli buluyorum. Pek çok bas gitaristin onun etkisiyle enstrümanı seçmesi, sadece çalışmalarıyla değil, aynı zamanda kişiliği ve müziğe yaklaşımıyla da ilham verdiğini gösteriyor. Belki de formal bir eğitimci rolü üstlenmemiş olsa bile, kayıtları, performansları ve müzikal yaklaşımı bir nesil müzisyene rehberlik etmiş.
Meslektaşı Cem Kaprol’un ifade ettiği gibi, pek çok genç müzisyeni bas gitar çalmaya teşvik etmesi, Türkiye’de bas gitar kültürünün gelişmesine önemli bir katkı sağladığını düşündürüyor. Bu tür bir etki, belki de formal bir eğitimcilikten daha geniş ve kalıcı olabilir.
Kişisel Felsefesi ve Müziğe Yaklaşımı
İsmail Soyberk’in müziğe yaklaşımını ve kişisel felsefesini merak ediyorum. Ticari müzik piyasasının dayatmalarından duyduğu rahatsızlık, onun müziği sadece bir meslek değil, aynı zamanda bir sanat formu olarak ciddiye aldığını gösteriyor. Fenomen grubuyla “müzikte yeni bir dil kurmaya” çalışması, sadece var olanı tekrarlamakla yetinmeyen, yenilik ve özgünlük arayışında olan yaratıcı bir sanatçı olduğunu düşündürüyor.
Elektrik mühendisliği eğitiminin müziğe bakışını nasıl etkilediğini de merak ediyorum. Belki de bu eğitim, ona müziğe hem duygusal hem de analitik bir perspektiften bakabilme yeteneği kazandırmıştır. Bu ikili bakış açısı, teknik yeterlilikle müzikal ifadeyi başarıyla birleştiren bir stile katkıda bulunmuş olabilir.
Kültürel Miras ve Anısı
İsmail Soyberk’in Türk müziğine bıraktığı miras, binlerce albüme yaptığı katkılarla fiziksel olarak kayıt altına alınmış durumda. Ancak onun asıl mirası, bence, etkilediği müzisyenler ve dinleyicilerin kalbinde ve kulaklarında yaşamaya devam ediyor. Vefatının ardından duyulan yaygın üzüntü ve saygı, sadece bir müzisyenin değil, bir kültür elçisinin kaybına işaret ediyor.
Fenomen grubuyla yaptığı çalışmalar, belki de onun en kişisel ve özgün müzikal ifadeleri olarak özel bir değer taşıyor. Bu projeler, stüdyo müzisyeni olarak diğer sanatçıların vizyonlarını gerçekleştirmeye yardımcı olmasının yanı sıra, kendi müzikal vizyonunu da ifade etme arzusunu gösteriyor.
Sonuç
İsmail Soyberk’i Türk müzik tarihinde özel bir yere sahip, yenilikçi, çok yönlü ve derin etkiye sahip bir sanatçı olarak görüyorum. Bas gitarın Türkiye’deki en önemli temsilcilerinden biri olarak, enstrümanın popülerleşmesine ve saygınlık kazanmasına büyük katkı sağladı. Binlerce kayıtta yer alarak Türk popüler müziğinin sesine şekil verdi ve bir nesil müzisyene ilham kaynağı oldu.
Teknik yeterliliği, farklı müzik türlerindeki uyum yeteneği, kendine özgü stili ve yenilik arayışı, onu sadece bir icracının ötesine taşıdı. Onun mirası, kayıtlarında, etkilediği müzisyenlerde ve Türk müzik kültürüne yaptığı katkılarda yaşamaya devam ediyor.
İsmail Soyberk’i, Türk bas gitar tarihinin köşe taşlarından biri olarak anıyor, müziğine ve mirasına olan saygımı bir kez daha vurgulamak istiyorum. Müziğiyle dokunduğu hayatlar ve şekillendirdiği sesler, onun anısını canlı tutmaya devam edecek.

İçeriklerden Haberdar Olun!
Yeni eklenen içeriklerin mail adresinize gelmesini ister misiniz?