Daron Acemoğlu, Sonunda Nobel Ekonomi Ödülünü Aldı
Yıllardır beklenen an sonunda gerçekleşti. Daron Acemoğlu, benim ve pek çok kişinin gözünde çoktan hak ettiği Nobel Ekonomi ödülünü aldı. Üniversite yıllarımın başından beri onu takip ediyordum. Makalelerini okuyarak her satırda heyecan duyduğumu söyleyebilirim. Çevreme ‘..bir gün mutlaka Nobel alacak.’ dediğim an sayısızdır. Onun fikirleri, araştırmaları, akademik dünyaya getirdiği yenilikçi bakış açısı sadece ekonomi alanında değil, toplumsal dinamikleri anlamamızda da kapsamlı bakış açıları getirdi. Acemoğlu’nun başarısı, benim için sadece bir akademik zafer değil; ideallerin, azmin ve düşüncenin gücüne olan inancımı perçinleyen bir olgu olarak hep kalacak. Hayatına bakarsak eğer ilginç şeylerde var.
Babası avukat ve öğretim görevlisi, annesi ise okul müdürü. Galatasaray Lisesi’nden mezun olduktan sonra York Üniversitesinde Ekonomi Lisansı, ardından London School of Economics’de doktorasını tamamlıyor. Devamı ise hepimizin hayran kaldığı MIT. Doktora tezi aslında ilerde nelerle ilgileneceğinin göstergesi gibi. “Makroekonominin Mikro Temelleri Üzerine Denemeler: Sözleşmeler ve Ekonomik Performans” adlı eser.
Daron Acemoğlu’nun ekonomi anlayışı, ekonomik büyüme ve kalkınmanın özünde yatan gücün kurumlar ve politik yapılar olduğunu öne çıkarıyor. Acemoğlu’na göre, bir ülkenin ekonomik başarısı veya başarısızlığı, o toplumun nasıl örgütlendiği ve kurumlarının ne kadar kapsayıcı olduğuyla doğrudan bağlantılı. Demokratik ve kapsayıcı kurumların güçlü olduğu bir toplumda, bireylere fırsatlar sunulur; yenilik ve ilerleme teşvik edilir. Bu da ekonomik büyümeyi sürdürülebilir hale getirir. Öte yandan, baskıcı ve dışlayıcı kurumlar, toplumun büyük bir kısmını ekonomik süreçlerden dışlayarak yeniliği engeller ve uzun vadede toplumsal çöküşü beraberinde getirir.
Acemoğlu’nun bu bakışı, klasik ekonomik teorilerden oldukça farklı. O, bir ülkenin zenginleşmesinin ya da yoksullaşmasının, yalnızca coğrafi konum ya da doğal kaynaklarla açıklanamayacağını söylüyor. Asıl belirleyici olan, bu toplumların nasıl yönetildiği ve yönetenlerin hangi kurumlarla desteklendiği. Bu fikirlerini “Why Nations Fail” (Ulusların Düşüşü) kitabında derinleştirerek, dünyadaki ekonomik eşitsizliklerin ardındaki tarihsel ve politik nedenleri ele alıyor.
Acemoğlu’nun ekonomi yaklaşımı sadece zenginlik için değil; aynı zamanda demokrasi, insan hakları ve toplumsal adalet için de güçlü bir zemin oluşturuyor. Daha eşitlikçi bir toplum yaratmak, onun gözünde yalnızca ahlaki bir tercih değil, aynı zamanda ekonomik olarak da mantıklı bir adım.
Ayrıca Daron Acemoğlu’na göre, dünya sahnesinde Çin ve Amerika arasındaki dengenin nasıl kurulduğu, hepimizin yaşamını doğrudan etkileyen bir güç mücadelesi. Ancak, bu iki devin rekabeti sadece kendi çıkarlarını koruma yarışından ibaret değil; aslında, her birimizin ekonomik ve sosyal geleceğine dair büyük ipuçları barındırıyor. Acemoğlu, dünya ekonomisinin yalnızca iki güç arasında sıkışmaktansa, çok kutuplu bir yapıya doğru evirilmesinin daha sağlıklı olacağını savunuyor. Bu, tıpkı bir mahallenin yalnızca birkaç kişinin elinde yönetilmesindense, farklı görüşleriyle katkı sağlayan komşuların bir arada karar vermesi gibi daha güvenli, daha dengeli.
Bir düşünün, tüm üretim Çin’de, tüm finans Amerika’da yoğunlaştığında, en ufak bir kriz anında tüm dünyada ekonomik sarsıntılar yaşanıyor. Buna karşın, Acemoğlu’nun savunduğu çok kutuplu yapı, farklı ekonomilerin birbirini tamamladığı, Avrupa’dan Asya’ya, Latin Amerika’dan Afrika’ya uzanan dengeli bir dağılım öngörüyor. Böyle bir düzende, bir çark aksadığında tüm sistem durmaz, çünkü diğer çarklar devreye girer.
Kısacası, Acemoğlu’nun vizyonu, hepimizin daha güvenceli bir ekonomik düzende yaşamasını hedefliyor. Böyle bir dünya düzeninde, küresel ekonomik güçler herkesin faydasına olacak şekilde bir arada hareket eder; bu, bir apartman toplantısında alınan ortak kararlar gibi herkes kendi çıkarını düşünür, ama nihayetinde herkesin huzuru için bir dengeye varılır. Ekonomik istikrar ve toplumsal refah için, sadece Çin ve Amerika’nın değil, tüm büyük ekonomilerin sahnede yer alması gerektiğini söylüyor Acemoğlu. Dünya ekonomisinin gerçek güvenliği, işte bu tür bir iş birliğinden geçiyor.
Yine ısrarla makalelerini ve kitaplarını, sunumlarını takip etmeye devam edeceğim. Belki zamanla bu kısımda güncellemeler yaparım.

İçeriklerden Haberdar Olun!
Yeni eklenen içeriklerin mail adresinize gelmesini ister misiniz?