Caz Gitarın Özgür Ruhu: Sarp Maden’in Notalarla Yazdığı Hikâye
Sarp Maden: Bir Caz Gitaristi
Caz müzisyeni Sarp Maden’i, gitarist olarak olağanüstü yeteneği, yenilikçi besteleri ve müzik eğitimine yaptığı önemli katkılarla Türk caz dünyasında seçkin bir isim olarak görüyorum. 1968 yılında İstanbul’da doğan Maden, onlarca yıllık kariyeri boyunca farklı müzikal etkilerle dolu caz geleneklerini derinlemesine araştırarak kendine benzersiz bir yer edindi. Bu çalışmamda onun biyografisini, eğitim geçmişini, müzik kariyerini, eleştirel tepkilerini, akademik katılımını, uluslararası varlığını ve güncel çabalarını kapsayan sanatsal yolculuğunun kapsamlı bir analizini sunmayı amaçlıyorum. Hem Türk hem de uluslararası kaynakları inceleyerek Sarp Maden’in müzik dünyasına çok yönlü katkılarını aydınlatmaya çalıştım.
Erken Yaşam ve Müzikal Başlangıçlar
Araştırmalarım sonucunda Sarp Maden’in 1968’de hareketli şehir İstanbul’da doğduğunu ve erken yaşamının, müzik sevgisini besleyen bir aile ortamında geçtiğini keşfettim. Babası Klasik Batı Müziğine meraklıyken, kız kardeşinin tercihi cazdan yanaydı. Bence genç yaştan itibaren çeşitli türlerle tanışması muhtemelen onun eklektik müzik duyarlılığını şekillendirmede çok önemli bir rol oynadı.
Araştırmalarım sırasında babasının Salim Levent Şahinkaya olduğunu ve diplomat olarak görev yaptığını öğrendim. Uluslararası ilişkilerle olan bu ailevi bağın, Maden’in ufkunu potansiyel olarak genişlettiğini ve daha sonraki uluslararası işbirliklerini ve performanslarını incelikli bir şekilde etkilemiş olabileceğini düşünüyorum. Cazla ilk tanışması kız kardeşi aracılığıyla olsa da, Maden’in o dönemde kişisel eğiliminin rock müziğe yönelik olduğunu gördüm. Bu durum, onun birincil tür ilgisinin zamanla geliştiği bir müzikal keşif yolculuğunu akla getiriyor.
Araştırmalarımda Maden’in müzikle resmi ilişkisinin on beş yaşında gitar çalmaya başladığında başladığını buldum. Başlangıçta enstrümanı öğrenmeye yönelik yaklaşımı büyük ölçüde kendi kendine yönlendiriliyordu. Bu, onun biçimlendirici yıllarından beri gitara karşı güçlü bir içsel motivasyon ve tutkuyu gösteriyor bence.
Kaynaklarımdan öğrendiğime göre, Denizli Anadolu Lisesi’nde okuduğu dönemde “Butterfly” adlı bir grup kurarak ve yerel kafelerde sahne alarak ilk müzik çalışmalarını bir adım daha ileri taşıdı. Bu erken deneyimin ona, muhtemelen başlangıçta tercih ettiği rock müziğine dayanan bir repertuvarla, grup dinamikleri ve canlı performans hakkında pratik bilgiler sağladığını düşünüyorum. Rock müziğe olan derin sevgisi ve bu dönemde rock konserlerine katılımı, bana göre erken dönem müzikal kimliğinin şekillenmesinde önemli rol oynadı.
İncelemelerim, başlangıçta rock tercihinden Türk cazının öne çıkan isimlerinden biri haline gelmesinin, müzik zevklerinde ve odak noktasında büyüleyici bir evrimi ortaya koyduğunu gösteriyor. Lisede grup performansına erken adım atması, müziğe olan erken bağlılığını ve resmi caz eğitimine başlamadan önce bile gelişen yeteneğini izleyiciyle paylaşma arzusunu da gösteriyor bence.
Müzisyen Olarak Eğitimi ve Gelişimi
Araştırmalarım, Sarp Maden’in eğitim yolculuğunda Saint Joseph Lisesi’ne gittiğini ortaya koydu. Yüksek öğrenim arayışı onu ilk olarak Psikoloji eğitimi aldığı Boğaziçi Üniversitesi’ne götürdü. Ancak kaynaklarıma göre, müziğe karşı gelişen tutkusu, sonunda onu sanatsal mesleğini psikoloji alanındaki akademik çalışmalarının önünde tutmaya yöneltti ve diplomasını tamamlayamadı. Bu kararın, müziğin hayatındaki derin öneminin altını çizdiğini ve sanatsal yoluna derin ve sarsılmaz bir bağlılığın göstergesi olduğunu düşünüyorum.
Daha sonra Maden’in Bilkent Üniversitesi Müzik Bölümü’ne kaydolduğunu öğrendim. Bu resmi müzik eğitiminin muhtemelen onu müzik teorisi, kompozisyon ve ileri performans teknikleri konusunda daha derin bir anlayışla donattığını ve kendi kendine öğrettiği temelin üzerine inşa ettiğini düşünüyorum.
Maden’in müzik camiasındaki uzmanlığı ve tanınırlığını, eğitimci olarak üstlendiği rollerle de kanıtlandığını görüyorum. Bilgi Üniversitesi ve Boğaziçi Üniversitesi gibi saygın kurumlarda öğretim görevlisi olarak görev yaptığını ve halen Akademi İstanbul ve EFMI’da bilgilerini aktardığını öğrendim. Hindistan’ın Chennai kentindeki Swarnabhoomi Müzik Akademisi de dahil olmak üzere eğitmen olarak görev yaptığı süre, bana göre zanaatındaki ustalığının ve gelecek vaat eden müzisyenlere mentorluk yapmaya olan bağlılığının altını çiziyor.
Araştırmalarımda Maden’in bir caz gitaristi olarak gelişiminde, Berklee College of Music mezunu Ali Perret’in danışmanlığında caz uyumu konusundaki becerilerini geliştirmesinin büyük önem taşıdığını buldum. Bu rehberliğin ona caz teorisi ve doğaçlama sanatı konusunda sağlam bir temel sağladığını ve onu, caz müziğinin bu temel yönlerine yaklaşımını önemli ölçüde şekillendiren çağdaş caz eğitim standartları ve teknikleriyle tanıştırdığını düşünüyorum. İlk gitar çalmayı kendi kendine öğrenmiş olsa da, caz armonisi konusundaki bu resmi eğitim, sezgisel yetenek ve teorik anlayışın değerli bir birleşimini temsil ediyor bence.
Maden’in resmi eğitimin ötesinde müzik eğitimini kapsamlı kişisel çalışma yoluyla aktif olarak sürdürdüğünü görüyorum. Röportajlarından öğrendiğim kadarıyla yoğun bir şekilde caz dinlediğini, en sevdiği müzisyenlerin sololarını yazıya döktüğünü, hem eski nesil deneyimli müzisyenlerden hem de kitap okuyarak öğrendiğini anlatıyor. Öğrenmeye yönelik bu proaktif ve özverili yaklaşımın, onun caz geleneğine olan derin bağlılığının ve bu zengin miras içinde kendine özgü müzikal sesini oluşturma konusundaki kararlılığının altını çizdiğini düşünüyorum.
Müzikal Kimliğin Oluşumu: Gruplar ve İşbirlikleri
Araştırmalarım, Sarp Maden’in müzisyenlik yolculuğunun, çeşitli gruplarda yer alması ve farklı sanatçılarla yaptığı işbirlikleri ile önemli ölçüde şekillendiğini gösterdi. İlk müzik çalışmaları arasında lise yıllarında “Butterfly” grubunu kurması ve daha sonra Ege Üniversitesi’nde okurken “Trap”ı kurması olduğunu öğrendim. Rock odaklı gruplardaki bu ilk deneyimlerin ona müzikal işbirliği ve performans dinamikleri konusunda temel bilgiler sağladığını düşünüyorum.
Kariyeri boyunca Maden’in, müzikal ilgi alanlarının farklı yönlerini araştıran birçok önde gelen müzik grubunun önemli bir üyesi olduğunu gördüm. Bunlar arasında Quartet Muartet, Trio Mrio, Lodos, Asit Trippin’ ve MadenÖktemErsonmez (MÖE) yer alıyor. Bu gruplardan bazılarının isimleri arasında “Dokuz Parça” albümünü çıkaran Quartet Muartet de yer alıyor. Bana göre bu isim, müzikal kimliklerini yansıtmak için kelime oyunu kullanarak projelerine yaratıcı ve belki de kavramsal bir yaklaşım öneriyor.
Volkan Öktem ve Çağlayan Yıldız’ın yer aldığı bir diğer önemli topluluk olan Trio Mrio’nun ise enerjik müzik tarzı ve kayıtlarıyla dikkat çektiğini buldum. Maden’in “Acid Trippin'” (1996) ve “Lodos” (1997) gruplarına katkılarının kariyerinin ilk aşamalarında Türk müziği sahnesindeki varlığını tesis etmede çok önemli olduğunu düşünüyorum.
Sarp Maden’in, bu çekirdek gruplardaki katılımının ötesinde, geniş bir sanatçı yelpazesiyle çok sayıda işbirliğine imza attığını araştırmalarımda gördüm. Bu işbirliklerinin onun çok yönlülüğünü ve müzik camiasındaki saygın konumunu vurguladığını düşünüyorum. Aralarında Ali Perret, Erkan Oğur, Volkan Öktem, Alp Ersönmez ve Genco Arı’nın da bulunduğu köklü ve yeni Türk müzisyenlerle çalıştığını keşfettim.
Mike Stern, Ibrahim Maalouf ve Hadrien Féraud gibi ünlü yabancı müzisyenlerle “Hands” (2021) albümünde yaptığı çalışmaların da gösterdiği gibi, işbirlikçi ruhunun uluslararası sahneye uzandığını görüyorum. Bu uluslararası işbirliğinin, kariyerinde önemli bir dönüm noktasına işaret ettiğini ve dünya çapında tanınan caz sanatçılarıyla bağlantı kurma ve yaratma yeteneğini sergilediğini düşünüyorum.
Ayrıca Sertab Erener, Neşet Ruacan, Grup Gündoğarken ve Mike Wilkins ile de işbirliği yaptığını öğrendim. Bu da onun Türkiye’deki farklı tarz ve türler arasındaki müzikal etkileşimlerinin genişliğini daha da ortaya koyuyor bence. Selçuk Karaman, Engin Recepoğulları, Ercüment Orkut ve Derin Bayhan’la performansları çağdaş Türk caz sahnesinde süregelen katılımını ve işbirliklerini sergiliyor.
Yerel yeteneklerden uluslararası tanınmış kişilere kadar uzanan işbirliklerinin çeşitliliği ve kalibresi, onun uyum sağlama yeteneğini, akranları arasında sahip olduğu yüksek saygıyı ve giderek artan uluslararası profilini vurguluyor bence. Ayrıca Tolga Tüzün’le çeşitli müzik projelerinde çalıştığını da araştırmalarımda buldum.
Solo Kariyeri ve Diskografisi
Araştırmalarım, Sarp Maden’in çeşitli gruplara yaptığı önemli katkıların yanı sıra, güçlü bir solo kariyer geliştirerek, benzersiz müzikal vizyonunu keşfetmesine ve bireysel sanatını sergilemesine olanak tanıdığını gösterdi. Solo projelerinin, yıllar süren özveriyle bilenmiş kişisel tarzını yansıtan kendine özgü gitar tonu ve tekniğiyle karakterize edildiğini düşünüyorum. Solo çalışmalarını “Sarp Maden Solo” adıyla anılan konserlerde sergilediğini öğrendim. Özellikle, dinleyici kitlesini genişleten ve stilistik yelpazesini gösteren albümlerinden biriyle Latin cazına da giriştiğini buldum.
Geniş diskografisinin hem kendi adıyla hem de çeşitli gruplarla çıkardığı zengin bir albüm koleksiyonundan oluştuğunu görüyorum. Bu kayıtların onun müzikal gelişimine ve çeşitli yaratıcı çıktılarına kapsamlı bir genel bakış sunduğunu düşünüyorum.
Solo ve ortak albümlerini araştırmalarım sonucunda şöyle listeledim:
Albüm Başlığı | Yayın Yılı | Biçim |
Çamur | 1997 | Grup |
Bence | 2008 | Solo |
Ardından | 2010 | Solo |
Durgun Sular | 2011 | Solo |
Durmaksızın | 2013 | Solo |
Küçük Sır | 2014 | Solo |
Bilinmez | 2015 | Solo |
UYUMAK | 2017 | Grup |
Eller | 2021 | İşbirliği |
Aperls | 2021 | Solo |
Dokuz Parça | Bilinmiyor | Grup |
Soyut Boyut | 2014 | Solo |
İşler Yerine Düşüyor | Bilinmiyor | Solo |
Azalan Ay | 2017 | Solo |
Bu tablonun onun kayda değer önemli eserlerine yapılandırılmış bir genel bakış sunduğunu düşünüyorum. Onlarca yıldır tutarlı bir şekilde albüm yayınlaması, bana göre onun zanaatına olan bağlılığının ve bir kayıt sanatçısı olarak üretken doğasının en güzel kanıtı.
Eleştirel Yaklaşım ve Müzik Tarzı Analizi
Araştırmalarımda, Sarp Maden’in müzikal katkılarının hem eleştirmenlerin hem de izleyicilerin ilgisini çektiğini ve çalışmalarının çeşitli şekillerde takdir gördüğünü fark ettim. Quartet Muartet’le birlikte çıkardığı “Dokuz Parça” albümünün büyük beğeni topladığını öğrendim.
Uyumlu etkileşimi, yaratıcılığı, ustalığı ve müzikal olgunluğuyla övülen “Küçük Sır”ı özellikle caz tutkunlarının vazgeçilmez bir albümü olarak görüyorum. “Durgun Sular” albümünün, en az bir kaynak tarafından en iyi albümü olarak derecelendirildiğini ve 100 üzerinden 74 puan aldığını gördüm, bu da bir dereceye kadar eleştirel beğeni topladığını gösteriyor. Ancak mevcut incelemelerin sınırlı sayıda olması benim için kapsamlı bir değerlendirmeyi zorlaştırıyor.
Bir incelemede, onun gitar çalma tarzının canlı bir tasvirini buldum; onu “uyuşturucu olmaktan çok aşındırıcı” olarak tanımlıyor, ancak beklenmedik nezaket anları içeriyor. Eleştirmenin ayrıca onun “ruhtaki demir metalik akorları ve yırtıcı baskınları” ve karakteristik “inleyen yüksek notaları” kendine özgü bir şekilde kullandığına dikkat çektiğini okudum ve bu tarif benim de dinlediğim performanslarla örtüşüyor.
2010 yılında çıkardığı “Ardından” albümüyle ilgili bir eleştiride albümün canlı konser benzeri kalitesinin övüldüğünü ve Türk cazının Maden kalibresindeki müzisyenlerle geleceğine dair iyimserlik dile getirildiğini gördüm. Daha yeni albümü “Aperlai” (2021)’nin, kişisel anıların müzikal bir ifadesi olarak tanımlandığını ve her parçanın belirli bir anıya bir bakış sunduğunu öğrendim. Albümün önde gelen müzisyenlerle işbirlikleri içermesi ve Türk müzik sektörünün saygın isimleri tarafından üretilmesi, bana göre yüksek düzeyde bir üretim ve sanatsal işbirliğinin göstergesi.
Maden’in müzik tarzını kendine özgü gitar tonu ve tekniğinin damgasını vurduğu benzersiz bir yaklaşım olarak görüyorum. Yaklaşımında zarafeti, doğaçlamanın dingin atmosferiyle harmanlıyor bence. Hem gitar çalmada hem de armonide çok yönlü bir uzmanlık sergilediğini fark ediyorum.
Müziğinin geleneksel cazla sınırlı kalmadığını; Afrika, Gamelan ve Hindistan’ın etnik müziği de dahil olmak üzere diğer müzik geleneklerinden öğeler içerdiğini keşfettim. Doğaçlamanın, cazın temel ve oldukça sofistike bir unsuru olarak gördüğü müzik felsefesinin temelini oluşturduğunu düşünüyorum.
Bazı kaynakların onu, yetenekli gitar çalan ve derin vokallere sahip, Türk doğumlu bir blues müzisyeni olarak tanımladığını ve çalışmalarının bazı yönlerinde blues ve caz duyarlılığının birleşimini öne sürdüğünü okudum. Yoğun vibratolu yükselen melodiler içeren, bazen “çığlık atan ve hızla yükselen” gitar çalımına ilişkin yorumların, onun etkileyici ve dinamik performans tarzını mükemmel şekilde yansıttığını düşünüyorum.
Caz, blues ve etnik etkilerin bu birleşiminin, caz müziğine farklı ve potansiyel olarak yenilikçi bir yaklaşım getirdiğini ve çok çeşitli küresel müzik geleneklerinden ilham aldığını hissediyorum. Doğaçlamaya verdiği önemin, spontane ve yaratıcı bir sanat formu olarak cazın temel ilkeleriyle uyum içinde olan sanatsal kimliğinin en önemli yönlerinden biri olduğuna inanıyorum.
Sarp Maden’in Akademiye Katkısı
Sarp Maden’in etkisinin icra ve kaydetmenin çok ötesine geçip müzik eğitimi alanına uzandığını bizzat gördüm. Bilgi Üniversitesi, Boğaziçi Üniversitesi, Akademi İstanbul ve EFMI’daki uzun süreli öğretmenlik pozisyonları ve Hindistan’daki Swarnabhoomi Müzik Akademisi’ndeki görev süresi, bana göre onun gelecek nesil müzisyenleri şekillendirmeye olan derin bağlılığını açıkça gösteriyor.
Akademik dünyaya olan ilgisini, akademik araştırmalara yaptığı katkılarda da açıkça görüyorum. “CAZ MÜZİĞİ SANATÇILARININ BAKIŞ AÇILARI İLE CAZ MÜZİĞİNE YENİ BAŞLAYANLARA TAVSİYELER*” (Caz Müziği Sanatçılarının Perspektifinden Yeni Caz Müzisyenlerine Öneriler) makalesinde “Küçük Sır” (2014) albümünden bahsedilerek kaynakça olarak anıldığını keşfettim.
Ayrıca bu araştırma için yarı yapılandırılmış bir röportaja katılarak caz müziğine dair değerli bakış açılarını, caz müzisyeninin tanımını paylaştığını ve türe yeni başlayanlara tavsiyelerde bulunduğunu öğrenmek beni heyecanlandırdı. Bir caz müzisyeni için çok yönlü bir anlayışın önemine dair içgörüsü ve doğaçlamadaki zorlukların üstesinden gelmeye yönelik tavsiyeleri, bence onun müziğin akademik yönleriyle ne kadar derinlemesine ilgilendiğini gösteriyor.
2021 yılında İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuarı’nda bir atölye çalışması yürüttüğünü öğrenmek beni şaşırtmadı – bu, üniversite düzeyinde müzik eğitimindeki aktif rolünün harika bir örneği. Akademik ve eğitimsel alanlardaki bu çeşitli katılımların, Maden’in müziğin Türkiye’de ve ötesinde resmi olarak incelenmesi ve yaygınlaştırılmasındaki varlığının ve katkılarının ne kadar değerli olduğunu düşünüyorum.
Uluslararası Tanınması ve Küresel Duruşu
Araştırmalarım, Sarp Maden’in kariyerinin 1990’ların başından bu yana ABD, Fransa ve Almanya gibi ülkelerdeki performanslarıyla uluslararası sahnede kendine önemli bir yer edindiğini gösterdi. Onlarca yıldır devam eden bu uluslararası varlığın, onun caz topluluğu içindeki küresel erişimini ve tanınırlığını kanıtladığını düşünüyorum.
Ayrıca Tiflis Caz Festivali ve Karadeniz Caz Festivali gibi önde gelen uluslararası caz festivallerine katıldığını keşfettim. Nilüfer Caz Festivali’nin Türkiye’de olmasına rağmen, sıklıkla uluslararası sanatçılara ev sahipliği yaptığını ve geniş bir izleyici kitlesini çektiğini gördüm – bu da bana göre Maden’in uluslararası tanınırlığına önemli katkı sağlıyor.
Bozcaada Caz Festivali’nin genç müzisyenlere hitap eden “BCF Keşif” programında konuşmacı olarak yer alması, benim gözümde onu geniş caz camiasında görüşlerine değer verilen etkili bir isim haline getiriyor. Ayrıca gruplarla olan geçmiş ve mevcut ilişkileri arasında Karadeniz Caz Festivali’ndeki performanslarını da buldum.
Uluslararası üne sahip caz müzisyenleri Mike Stern, Ibrahim Maalouf ve Hadrien Féraud ile “Hands” albümünde yaptığı işbirliğini, onun küresel duruşunun en önemli göstergelerinden biri olarak görüyorum. Uluslararası caz dünyasında bu kadar saygı gören isimlerle çalışması, bana göre küresel caz camiasında yüksek düzeyde kabul gördüğünün işareti. Mike Wilkins’le olan işbirliği de uluslararası müzikal etkileşimlerinin başka bir örneği bence.
Uluslararası festivallerdeki bu tutarlı performanslar ve tanınmış yabancı müzisyenlerle yaptığı işbirlikleri, onu sürdürülebilir ve giderek büyüyen uluslararası bir kariyere ve küresel caz camiasında önemli bir tanınırlığa sahip bir sanatçı olarak görmemi sağlıyor.
Mevcut Projeleri ve Gelecekteki Yörüngesi
Araştırmalarım sırasında Sarp Maden’in yeni kayıtlar ve performanslarla Türkiye ve uluslararası caz sahnesinde aktif ve etkili bir isim olmayı sürdürdüğünü görmek beni sevindirdi. Son albümü “Aperlai”nin Şubat 2021’de yayınlanması, bana onun devam eden sanatsal yaratıcılığını gösteriyor.
2018 yılı civarında zaten yedi solo albüm kaydetmiş olduğunu ve yeni bir albüm planladığını öğrenmek beni heyecanlandırdı – bu, bana göre onun yeni müzik yaratma ve paylaşma konusundaki tutarlı kararlılığının en güzel kanıtı. Halen “Sarp Maden 5” olarak bilinen grupla Sahneport ve SalıCaz Jam Session gibi mekanlarda sahne alması, canlı performanslara ve Türk caz sahnesine olan bağlılığını gösteriyor.
Ayrıca İstanbul’daki çeşitli üniversitelerde “Kampüste Caz” konserlerinde yer aldığını keşfettim. Bu girişimin, onun caz müziğini genç nesillere ve eğitim ortamlarında tanıtmadaki tutkusunu gösterdiğini düşünüyorum.
Bu son dönemdeki etkinlikler ve projeler, bana göre Sarp Maden’in hem Türkiye’de hem de artan uluslararası işbirlikleri ve tanınırlığıyla çağdaş caz dünyasında hayati ve ilham verici bir figür olmayı sürdürdüğünü doğruluyor.
Sonuç
Araştırmalarım sonucunda, Sarp Maden’in kariyerini Türk caz dünyasına muazzam bir katkı ve küresel sahnede giderek parlayan bir varlık olarak görüyorum. Bence o, olağanüstü yetenekli bir gitarist, yenilikçi bir besteci ve kendini adamış bir eğitimci olarak müzik dünyasında silinmez bir iz bırakmış durumda.
Rock’a olan erken ilgisinden cazda saygın bir figür olmaya uzanan yolculuğunda, müzikal keşiflere yönelik derin ve sürekli gelişen bir tutku görüyorum. Maden’in cazı blues ve etnik müzik unsurlarıyla ustalıkla harmanladığı özgün tarzı ve doğaçlamaya verdiği önem, onu çağdaş cazın en özgün seslerinden biri yapıyor benim gözümde.
Uzun süreli öğretmenlik pozisyonları ve akademik tartışmalara katılımıyla ortaya çıkan eğitime olan bağlılığı, bana göre müzisyenlerin gelişimine verdiği önemi daha da vurguluyor.
Ben Sarp Maden’i, tutarlı kayıtları, etkileyici performansları ve uluslararası ünlü isimlerle işbirlikleriyle küresel caz dünyasını zenginleştiren ve hem Türk hem de dünya müziğinde önemli bir sanatçı olarak yerini sağlamlaştırmaya devam eden bir müzisyen olarak görüyorum.

İçeriklerden Haberdar Olun!
Yeni eklenen içeriklerin mail adresinize gelmesini ister misiniz?