Aort Diseksiyonu, Vücudumuzun Ana Yolundaki Genişleme Nedir?
Değerli hastalarım, son dönemde ülke gündemini meşgul eden Sırrı Süreyya Önder’in geçirmiş olduğu aort diseksiyonu rahatsızlığı üzerine sizlerle önemli bilgiler paylaşmak istiyorum. Bu vesileyle, kalbimizden çıkan ve vücudumuza hayat veren ana kan damarımızdaki tehlikeli bir durum olan aort anevrizması hakkında detaylı bir konuşma yapmayı uygun gördüm.
Öncelikle, kısaca Sırrı Süreyya Önder’in kim olduğunu hatırlatalım. Önder, çağdaş Türkiye’nin en dikkat çekici ve çok yönlü figürlerinden biridir. Yönetmen, senarist, yapımcı, oyuncu, gazeteci ve siyasetçi kimliklerini bünyesinde barındıran Önder, Türkmen kökenli bir aileden gelerek Adıyaman’dan Türkiye’nin siyasi ve kültürel sahnesinin merkezine uzanan bir yolculuk yapmıştır. Halihazırda Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) İstanbul Milletvekili ve Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Başkanvekili olarak görev yapmaktadır.
15 Nisan 2025 akşamı Önder, ani bir kalp rahatsızlığı geçirdi ve acilen İstanbul Şişli’deki Florence Nightingale Hastanesi’ne kaldırıldı. Saat 22:41’de hastaneye vardığında nabzı alınamayan Önder’e acil müdahale edildi ve yapılan muayenelerde Tip I Aort Diseksiyonu teşhisi konuldu. Yaklaşık 12 saat süren zorlu bir ameliyatın ardından yoğun bakıma alınan Önder’in durumu halen kritik olarak değerlendirilmektedir.
Aslında Önder, bundan yaklaşık bir yıl önce TBMM Genel Kurulu’nu yönetirken yaptığı bir konuşmada, “Benim beynime Genel Kurulu yönetirken pıhtı attı. Gittik; işte her şer bir hayra gebedir; pankreasta tümör çıktı. Aort anevrizması, beyne pıhtı atmasıyla beraber yaşandı. Ağır da bir tedavi görüyorum” ifadelerini kullanmıştı. Bu açıklama, onun zaten bilinen ve takip gerektiren bir Aort Anevrizması (damar genişlemesi) sorunu olduğunu ortaya koyuyordu.
Kardiyoloji Uzmanı Hocamız sevgili Prof. Dr. Bilal Boztosun’un açıklamasına göre, Önder’in anevrizmasının yaklaşık 4.6 cm olduğu ve yakın takip gerektirdiği biliniyor. Ancak uzmanlar, bazen daha düşük boyutlarda da yırtılma olabildiğini vurguluyor.
Peki nedir bu aort anevrizması ve neden bu kadar tehlikelidir?
Aort Nedir ve Anevrizma Ne Demek?
Aortu şöyle düşünelim: Kalbimizden çıkan, yaklaşık bir bahçe hortumu kalınlığında, şehrin merkezinden çıkıp tüm mahallelere su taşıyan ana su borusu gibidir. Tüm vücudumuza oksijen ve besin taşıyan kanı dağıtır.
Normal koşullarda aort, kalpten çıktığı yerde (yaklaşık bir yetişkinin baş parmağı kalınlığında) 3-4 cm çapındadır ve karın bölgesine doğru inildikçe (yaklaşık bir serçe parmağı kalınlığında) 2-2.5 cm’ye kadar daralır.
Anevrizma ise, bu borunun herhangi bir yerinde, normal çapının en az %50 fazlasına veya 1.5 katına genişlemesi durumudur. Bir balonun hava ile şişmesi gibi düşünebilirsiniz. Karın bölgesindeki aort için 3 cm üzeri genişleme artık patolojiktir.
Bunu bir su borusunda oluşan şişlik veya baloncuk gibi düşünebilirsiniz. Su borusunda oluşan bu baloncuk nasıl ki zamanla incelip patlayabilirse, aorttaki anevrizma da büyüdükçe duvarı inceltir ve sonunda yırtılma (rüptür) veya Önder’in yaşadığı gibi diseksiyon (duvar katmanlarının ayrılması) riski taşır.
Sırrı Süreyya Önder’in durumunda olduğu gibi, anevrizması olan bir aortta diseksiyon gelişmesi, yani aort duvarının iç katmanının yırtılması ve kanın katmanlar arasına sızması hayati risk taşır. Önder’in vakasında diseksiyon, aortun kalpten çıktığı noktadan başlayarak tüm ana damar boyunca ilerlemiş ve kalbi besleyen sağ koroner damarı da etkilemiştir. Bu durum, acil cerrahi müdahale gerektiren, ölüm riski son derece yüksek bir tablodur.
Aort anevrizması, fark edilmediğinde ciddi sonuçlara yol açabilen ve bu nedenle “sessiz katil” olarak da bilinen bir sağlık sorunudur. Önder’in yaşadığı sağlık krizi, bu tehlikeli durumun ciddiyetini bir kez daha gözler önüne sermiştir.
Yazımın devamında aort anevrizmalarının çeşitleri, nedenleri, risk faktörleri, belirtileri ve tedavi seçenekleri hakkında detaylı bilgiler vereceğim. Amacım, Sırrı Süreyya Önder’in yaşadığı bu ciddi sağlık sorunundan yola çıkarak, siz değerli hastalarımı aort anevrizması konusunda bilgilendirmek ve bu sessiz katile karşı daha uyanık olmanızı sağlamaktır.
- Failler (Şiddet Uygulayanlar):
- Yakınlık: Şiddeti uygulayanların büyük çoğunluğu hastalar ve hasta yakınları [2]. Özellikle hasta yakınları sıklıkla (%60.4’e varan oranlarda) fail olarak belirtilmiş [2]. Hasta yakını sayısı arttıkça şiddet riskinin arttığı da söyleniyor [2]. Bazı Beyaz Kod verilerinde ise hastanın kendisi (%53.1) en sık fail çıkmış [16].
- Cinsiyet: Şiddet uygulayan faillerin ezici çoğunluğu erkek (%79.7) olarak raporlanıyor [13].
- Diğer Faktörler: Demans, zeka geriliği, madde bağımlılığı veya psikiyatrik rahatsızlığı olan hastaların şiddete daha çok karıştığı belirtiliyor [2]. Ayrıca, biz sağlık personelinin kendi davranışlarımızın da (mesela iletişimimiz) şiddete katkıda bulunabileceği söylenmiş [2].
Aort Nedir ve Anevrizma Ne Demek?
Aortu şöyle düşünelim: Kalbimizden çıkan, yaklaşık bir bahçe hortumu kalınlığında, şehrin merkezinden çıkıp tüm mahallelere su taşıyan ana su borusu gibidir. Tüm vücudumuza oksijen ve besin taşıyan kanı dağıtır.
Normal koşullarda aort, kalpten çıktığı yerde (yaklaşık bir yetişkinin baş parmağı kalınlığında) 3-4 cm çapındadır ve karın bölgesine doğru inildikçe (yaklaşık bir serçe parmağı kalınlığında) 2-2.5 cm’ye kadar daralır.
Anevrizma ise, bu borunun herhangi bir yerinde, normal çapının en az %50 fazlasına veya 1.5 katına genişlemesi durumudur. Bir balonun hava ile şişmesi gibi düşünebilirsiniz. Karın bölgesindeki aort için 3 cm üzeri genişleme artık patolojiktir.
Bunu bir su borusunda oluşan şişlik veya baloncuk gibi düşünebilirsiniz. Su borusunda oluşan bu baloncuk nasıl ki zamanla incelip patlayabilirse, aorttaki anevrizma da büyüdükçe duvarı inceltir ve sonunda yırtılma (rüptür) riski taşır.
Sırrı Süreyya Önder’in durumunda olduğu gibi, anevrizması olan bir aortta diseksiyon gelişmesi, yani aort duvarının iç katmanının yırtılması ve kanın katmanlar arasına sızması hayati risk taşır. Önder’in vakasında diseksiyon, aortun kalpten çıktığı noktadan başlayarak tüm ana damar boyunca ilerlemiş ve kalbi besleyen sağ koroner damarı da etkilemiştir. Bu durum, acil cerrahi müdahale gerektiren, ölüm riski son derece yüksek bir tablodur.
Aort anevrizması, fark edilmediğinde ciddi sonuçlara yol açabilen ve bu nedenle “sessiz katil” olarak da bilinen bir sağlık sorunudur. Önder’in yaşadığı sağlık krizi, bu tehlikeli durumun ciddiyetini bir kez daha gözler önüne sermiştir.
Yazımın devamında aort anevrizmalarının çeşitleri, nedenleri, risk faktörleri, belirtileri ve tedavi seçenekleri hakkında detaylı bilgiler vereceğim. Amacım, Sırrı Süreyya Önder’in yaşadığı bu ciddi sağlık sorunundan yola çıkarak, siz değerli hastalarımı aort anevrizması konusunda bilgilendirmek ve bu sessiz katile karşı daha uyanık olmanızı sağlamaktır.
Aort Anevrizmalarının Çeşitleri
Aort anevrizmalarını birkaç şekilde sınıflandırırız:
Bulunduğu Yere Göre:
- Göğüs Bölgesindeki (Torasik) Anevrizmalar: Bunlar aortun göğüs kafesindeki kısmını etkiler. Bu bölgedeki anevrizmalar genellikle genetik faktörlerle ilişkilidir. Nasıl anlatabilirim? Bir ağacın gövdesinin üst kısmındaki şişkinlik gibi düşünebilirsiniz.
- Karın Bölgesindeki (Abdominal) Anevrizmalar: Aortun karın içindeki kısmını etkiler. En sık karşılaştığımız tip budur ve genellikle böbrek damarlarının altında olur. Nasıl anlatabilirim? Aynı ağacın gövdesinin alt kısmındaki şişkinlik gibi düşünebilirsiniz.
- Hem Göğüs Hem Karın Bölgesini İçeren (Torakoabdominal) Anevrizmalar: Aortun her iki bölümünü de etkileyen geniş anevrizmalardır. Nasıl anlatabilirim? Ağacın gövdesinin hem üst hem alt kısmını kapsayan yaygın bir şişlik gibidir.
Şekline Göre:
- İğ Şeklinde (Fuziform) Anevrizmalar: Aortun çevresinin tamamını saran, simetrik genişlemelerdir. Abdominal aort anevrizmalarının çoğu bu tiptedir. Nasıl anlatabilirim? Bir bahçe hortumunun belirli bir kısmının her yönde genişleyerek iğ şeklini alması gibidir.
- Kese Şeklinde (Sakküler) Anevrizmalar: Aortun sadece bir tarafında oluşan, kesecik şeklinde dışa doğru çıkıntılardır. Nasıl anlatabilirim? Bir su balonunun sadece bir tarafından çıkan bir kabarcık gibi düşünebilirsiniz.
Aort Anevrizmalarının Nedenleri
Aortumuzun duvarı neden zayıflar ve genişler? İşte en sık görülen nedenler:
- Damar Duvarının Yaşlanması ve Yıpranması: Yıllar içinde aort duvarı, tıpkı eski lastik bir hortumun esnekliğini yitirmesi gibi, elastikiyetini kaybeder ve zayıflar. Bu durum en çok abdominal anevrizmalarda görülür.
- Genetik Yatkınlık: Bazı kişilerde aort duvarı doğuştan zayıftır. Marfan sendromu, Loeys-Dietz sendromu gibi genetik hastalıklarda aort duvarı normalden daha zayıf olabilir. Bu durum özellikle genç yaşta ve aortun göğüs kafesindeki kısmında anevrizma gelişimine neden olur.
Nasıl anlatabilirim? Bazı evlerin duvarları daha ince malzemeden yapılmış gibidir ve dış etkilere karşı daha dayanıksızdır.
- Yüksek Tansiyon: Yüksek kan basıncı, sürekli olarak aort duvarına baskı yapar. Bu durum, tıpkı bir bahçe hortumunda basıncın sürekli yüksek olmasıyla hortumun belirli bölgelerinin zamanla genişlemesi ve zayıflaması gibi aortun da zayıflayıp genişlemesine neden olabilir.
- Sigara Kullanımı: Sigara, aort duvarındaki hücrelere ve elastik liflere zarar verir, inflamasyonu (yangıyı) artırır. Bu durum, aort duvarını zayıflatarak anevrizma oluşumuna zemin hazırlar.
Nasıl anlatabilirim? Sigara, aort duvarının yapı taşlarını adeta “paslandırır” ve duvarın dayanıklılığını azaltır.
- Kolesterol Plakları: Damar içinde biriken kolesterol plakları (ateroskleroz), damar duvarında yangıya ve zayıflamaya neden olabilir.
Nasıl anlatabilirim? Boru içinde biriken kireç zamanla borunun yapısını nasıl bozarsa, kolesterol plakları da aort duvarının yapısını bozabilir.
- Enfeksiyonlar: Nadir durumlarda, bakterilerin aort duvarına yerleşmesi duvarı zayıflatabilir ve anevrizmaya neden olabilir.
Nasıl anlatabilirim? Ahşap bir yapıda mantar veya böceklerin oluşturduğu hasar gibi, enfeksiyonlar da aort duvarında hasara yol açabilir.
Kimler Risk Altında?
Şu özelliklere sahip kişilerde aort anevrizması gelişme riski daha yüksektir:
- Sigara İçenler: Abdominal aort anevrizması için en önemli değiştirilebilir risk faktörüdür. 4 cm’den büyük abdominal aort anevrizmalarının yaklaşık %75’inden sorumlu tutulmaktadır.
Önemli Bir Sayı: Sigara içen kadınlarda risk, içmeyenlere göre 15 kat, erkeklerde ise 7 kat artmaktadır! 75 yaş altı kadın sigara içicilerinde bu risk 26 kata kadar çıkabilir.
- İleri Yaştaki Kişiler: Yaş ilerledikçe, özellikle 65 yaş üzerinde risk artar.
Nasıl anlatabilirim? Bir evin borularının zamanla eskimesi ve zayıflaması gibi, aortumuz da yaşla birlikte yıpranır.
- Erkekler: Abdominal aort anevrizmaları erkeklerde kadınlara göre 4-6 kat daha sık görülür.
- Ailede Anevrizma Öyküsü Olanlar: Birinci derece yakınlarında (anne, baba, kardeş, çocuk) anevrizma olan kişilerde risk 2-4 kat artar.
Nasıl anlatabilirim? Tıpkı saç rengi veya göz rengi gibi, aortun yapısal özellikleri de aileden geçebilir.
- Tansiyon Hastaları: Yüksek tansiyon, aort duvarına sürekli bir baskı uygular.
Önemli Bir Sayı: Her 20 mmHg sistolik kan basıncı artışı riski %14, her 10 mmHg diyastolik kan basıncı artışı ise riski %28 artırır.
- Kalp-Damar Hastalığı Olanlar: Koroner arter hastalığı, felç geçirmiş olanlar veya bacak damarlarında tıkanıklık (periferik arter hastalığı) bulunanlar.
- Sigara İçmiş Olanlar: Sigarayı bırakmış olsalar bile, geçmişteki içicilik abdominal aort anevrizması riskini yaklaşık 2 kat artırır. Ancak güzel haber, bu risk sigarayı bıraktıktan sonra zamanla azalır.
Aort Anevrizmasının Oluşum Mekanizması
Aort duvarı, içten dışa doğru üç tabakadan oluşur:
- İç Tabaka (Tunika İntima): Damarın iç yüzeyini kaplayan ince, kaygan bir tabakadır. Adeta evin iç duvarındaki boya gibidir.
- Orta Tabaka (Tunika Media): Damarın en kalın tabakasıdır ve düz kas hücreleri ile elastik liflerden oluşur. Bu tabaka, aortun esnemesini ve sonra tekrar eski haline dönmesini sağlar. Evin ana duvarı gibi düşünebilirsiniz.
- Dış Tabaka (Tunika Adventisya): Damarın en dış tabakasıdır, destek ve koruma sağlar. Evin dış cephe kaplaması gibidir.
Anevrizma oluşumunda şunlar meydana gelir:
- Elastik Liflerin Yıkımı: Orta tabakadaki elastik lifler, çeşitli nedenlerle (yaşlanma, sigara, enflamasyon) parçalanır. Bu, ev duvarındaki demirlerin paslanıp çürümesi gibidir.
- Düz Kas Hücrelerinin Kaybı: Bu hücreler, aortun kasılıp gevşemesini ve elastik liflerin onarımını sağlar. Kaybı, evin bakımını yapacak ustanın olmaması gibidir.
- İnflamasyon (Yangı): Bağışıklık sistemi hücreleri aort duvarına sızar ve burada yangısal kimyasallar salgılayarak duvarı daha da zayıflatır. Bu, ev duvarına sızan suyun zamanla duvarı çürütmesi gibidir.
- Metalloproteinazların Aktivasyonu: Bu enzimler, elastik lifleri ve kollajeni parçalayan “moleküler makaslar” gibidir. Ev duvarındaki ana destekleri kesen bir marangoz gibi düşünebilirsiniz.
Belirtiler: Neden “Sessiz Katil” Diyoruz?
Aort anevrizmasının en tehlikeli özelliği, yırtılmadan veya ciddi problemler yaratmadan önce genellikle hiçbir belirti vermemesidir. Çoğu anevrizma, başka nedenlerle yapılan kontroller sırasında tesadüfen saptanır.
Ancak bazı hastalar şu belirtileri yaşayabilir:
Göğüs Bölgesindeki Anevrizmalar İçin:
- Göğüs veya sırtta, bazen “yırtılma” hissi veren keskin ağrı
- Nefes darlığı, öksürük
- Yutma zorluğu
- Ses kısıklığı
- Boyun, yüz veya kollarda şişlik
Nasıl anlatabilirim? Bu belirtiler, göğsünüzde şişen balonun çevre dokulara baskı yapması veya genişlerken ağrı oluşturması gibidir.
Aort Anevrizmasının Tehlikeli Komplikasyonları
Aort anevrizmasının en tehlikeli komplikasyonları şunlardır:
- Yırtılma (Rüptür): Anevrizma duvarının tamamen yırtılarak içindeki kanın dışarı sızmasıdır. Bu durumda ölüm oranı çok yüksektir (%50-90) ve acil cerrahi müdahale gerektirir.
Nasıl anlatabilirim? Bu durum, şişirilmiş bir balonun fazla şişirildiğinde patlaması gibidir. Aorttan büyük miktarda kan hızla dışarı akar ve hayatı tehdit eder.
- Diseksiyon: Aort duvarının iç tabakasının yırtılması ve kanın duvar katmanları arasına girmesidir. Bu, duvar içinde ikinci bir kanal oluşturur.
Nasıl anlatabilirim? Bunu, iki katlı bir kartonun katmanlarının arasına sıvı girmesi ve katmanları birbirinden ayırması gibi düşünebilirsiniz. Kan, aort duvarının katmanları arasına girer ve onları ayırır.
- Pıhtı Oluşumu ve Embolizasyon: Anevrizma içinde oluşan pıhtılar koparak kan akımıyla ilerleyebilir ve uzak organlarda damarları tıkayabilir.
Nasıl anlatabilirim? Bu durum, bir nehirdeki akıntının kopan dalları sürükleyip köprü ayaklarına takması gibi, kan akımının pıhtı parçalarını sürükleyip daha küçük damarlarda tıkanıklığa yol açmasıdır.
Aort Anevrizmasının Tanı Yöntemleri
Aort anevrizması genellikle sessiz ilerlediğinden, tanı çoğunlukla ya rutin kontroller sırasında ya da risk faktörleri olan kişilerin taranması sonucu konur. İşte aort anevrizmasını tespit etmek için kullanılan başlıca tanı yöntemleri:
- Ultrasonografi (Ultrason):
Özellikle karın bölgesindeki anevrizmaların taranması için en sık kullanılan, ağrısız, radyasyon içermeyen ve ucuz bir yöntemdir.
Nasıl anlatabilirim? Ultrason, tıpkı denizaltıların sualtını görmek için kullandığı sonar sistemine benzer şekilde çalışır. Vücuda gönderilen ses dalgaları, iç organlardan ve damarlardan farklı şekillerde yansır ve bu yansımalar görüntüye dönüştürülür.
Avantajları: Hızlıdır (yaklaşık 15 dakika sürer), ağrısızdır, radyasyon içermez, tekrarlanabilir ve ucuzdur.
Sınırlamaları: Göğüs bölgesindeki anevrizmaların değerlendirilmesinde sınırlı fayda sağlar, hastanın vücut yapısı (obezite gibi) görüntü kalitesini etkileyebilir.
- Bilgisayarlı Tomografi (BT) Anjiyografi:
Hem göğüs hem de karın bölgesindeki anevrizmaların en detaylı görüntülenme yöntemidir. Damar içine verilen kontrast madde (boya) ile damarların üç boyutlu görüntüsü elde edilir.
Nasıl anlatabilirim? BT, vücudunuzun dilimler halinde detaylı “fotoğraflarını” çeker, sonra bu dilimler bilgisayarda birleştirilerek üç boyutlu görüntü oluşturulur. Bu, bir somunu dilimleyip içindeki tüm katmanları görebilmek gibidir.
Avantajları: Anevrizmanın tam yerini, boyutunu, şeklini ve çevre organlarla ilişkisini en detaylı şekilde gösterir. Cerrahi planlamada altın standarttır.
Sınırlamaları: Radyasyon içerir, böbrek fonksiyonu bozuk hastalarda kontrast madde kullanımı sınırlı olabilir, daha pahalıdır.
- Manyetik Rezonans Görüntüleme (MRG) / MR Anjiyografi:
Radyasyon içermeyen, manyetik alan ve radyo dalgaları kullanarak görüntü oluşturan bir yöntemdir.
Nasıl anlatabilirim? MR, vücudunuzdaki hidrojen atomlarını güçlü bir mıknatısla hizalar, sonra radyo dalgalarıyla bu atomları uyarır ve yaydıkları sinyalleri görüntüye dönüştürür. Bu, bir uydu fotoğrafı gibi vücudunuzun içinin detaylı bir haritasını çıkarır.
Avantajları: Radyasyon içermez, yumuşak doku kontrastı mükemmeldir, bazı kontrast maddeler böbrek hastalarında bile kullanılabilir.
Sınırlamaları: Uzun sürer (30-60 dakika), kapalı alanda durma korkusu olanlar için zordur, kalp pili gibi metal implantı olanlarda kullanılamayabilir, BT’ye göre daha pahalıdır.
- Transözofageal Ekokardiyografi (TEE):
Yemek borusuna yerleştirilen ultrason probu ile özellikle çıkan aort ve aort kökündeki anevrizmaların değerlendirilmesinde kullanılır.
Nasıl anlatabilirim? Bu, ucunda küçük bir ultrason cihazı bulunan ince bir tüpün yemek borunuzdan geçirilerek kalbinize ve aortunuza çok yakın mesafeden “fotoğraf” çekmesi gibidir. Kalbin dışından bakarak göremediğimiz detayları bu şekilde görebiliriz.
Avantajları: Aort kökü ve çıkan aort hakkında çok detaylı bilgi verir, ameliyat esnasında da kullanılabilir.
Sınırlamaları: Invaziv (girişimsel) bir işlemdir, genellikle sedasyon gerektirir, yemek borusu hastalığı olanlarda uygulanamayabilir.
- Konvansiyonel Anjiyografi (Kateter Anjiyografi):
Kasıktaki femoral arter veya koldaki brakiyal arterden girilerek aorta kadar ilerletilen bir kateter aracılığıyla kontrast madde verilerek yapılan görüntülemedir.
Nasıl anlatabilirim? Bu yöntem, damarlarınıza ince bir boru (kateter) yerleştirip, içinden boya vererek damarlarınızın “canlı röntgen filmini” çekmek gibidir.
Avantajları: Damar içi detayları çok iyi gösterir, aynı seansta bazı tedavi işlemleri de yapılabilir.
Sınırlamaları: İnvazivdir, kanama veya damar hasarı riski vardır, böbrek fonksiyonu bozuk hastalarda kullanımı sınırlıdır, diğer modern görüntüleme yöntemleriyle kıyaslandığında daha az tercih edilmektedir.
Aort Anevrizmasının Takibi ve Tedavi Seçenekleri
Aort anevrizmasının tedavisi, anevrizmanın boyutu, yeri, büyüme hızı, hastanın semptomları ve genel sağlık durumuna göre belirlenir. Tedavi seçenekleri genellikle şunları içerir:
Takip ve İzlem
Küçük ve orta boy anevrizmalar (genellikle 5-5.5 cm altındakiler), hızlı büyüme göstermiyorsa veya semptom oluşturmuyorsa, düzenli görüntüleme kontrollerıyla takip edilebilir.
Nasıl anlatabilirim? Bu yaklaşım, evinizdeki küçük bir çatlağı tamir etmeden önce, büyüyüp büyümediğini düzenli olarak kontrol etmeye benzer. Her kontrolde büyüklüğü ölçülür ve değişim hızı değerlendirilir.
Takip Sıklığı:
- Küçük anevrizmalar (3-4 cm): Genellikle 12 ayda bir kontrol
- Orta boy anevrizmalar (4-5 cm): Genellikle 6 ayda bir kontrol
- Risk faktörleri veya hızlı büyüme varsa: Daha sık kontroller
Medikal Tedavi (İlaç Tedavisi):
Anevrizma tedavisinde ilaçlar, doğrudan anevrizmanın küçülmesini sağlamaz, ancak büyüme hızını yavaşlatabilir ve risk faktörlerini kontrol etmeye yardımcı olabilir:
- Tansiyon Kontrolü:
Beta-blokerler (örn. metoprolol, atenolol) ve anjiyotensin reseptör blokerleri (ARB’ler – örn. losartan) aort duvarındaki stresi azaltır. Özellikle Marfan sendromu olan hastalarda beta-blokerler ve ARB’ler anevrizmanın büyüme hızını yavaşlatabilir.
Nasıl anlatabilirim? Bu ilaçlar, bahçe hortumundaki su basıncını azaltmak gibi, aortunuzdaki basıncı ve gerilimi azaltırlar. Böylece aort duvarına binen yük hafifler.
- Statin Grubu İlaçlar:
Kan kolesterolünü düşürmenin yanı sıra, anti-inflamatuar (yangı giderici) etkileri de vardır. Damar duvarındaki inflamasyonu azaltarak anevrizma ilerlemesini yavaşlatabilirler.
Nasıl anlatabilirim? Statinler, hem damar duvarındaki kolesterol birikintilerini azaltır, hem de damar duvarındaki yangıyı söndürmeye yardımcı olur. Bu, adeta duvardaki hem kiri temizler, hem de çürümeyi engeller.
- Yaşam Tarzı Değişiklikleri:
- Sigaranın tamamen bırakılması
- Düzenli, kontrollü egzersiz (anevrizma varsa ağır kaldırma ve şiddetli egzersizlerden kaçınılmalı)
- Sağlıklı beslenme (Akdeniz tarzı diyet önerilir)
- Stresin azaltılması
Cerrahi ve Girişimsel Tedaviler
Anevrizmanın büyüklüğü, cinsiyet, ek hastalıklar ve hastanın yaşına göre değişen eşik değerlere ulaştığında, semptomatik hale geldiğinde veya hızlı büyüdüğünde (>0.5 cm/yıl) cerrahi tedavi düşünülür.
- Açık Cerrahi Onarım:
Klasik yöntemdir, göğüs veya karın kesisi ile anevrizmatik bölgeye ulaşılır ve sentetik bir greft ile aortun hasarlı bölümü değiştirilir.
Nasıl anlatabilirim? Bu yöntem, su borusunun patlak kısmını kesip, yerine yeni bir boru parçası yerleştirmeye benzer. Ameliyatta, anevrizmalı bölüm çıkarılır ve yerine yapay damar (greft) dikilir.
Avantajları: Uzun vadeli sonuçları mükemmeldir, greftin dayanıklılığı yüksektir, genç hastalarda tercih edilir.
Dezavantajları: Daha büyük kesiler ve daha uzun iyileşme süresi gerektirir, daha fazla ağrı ve daha uzun hastanede kalış süresi, daha yüksek erken dönem komplikasyon riski vardır.
- Endovasküler Aort Onarımı (EVAR/TEVAR):
Kasıktaki femoral arterlerden girilerek, kateterler yardımıyla anevrizmalı bölgeye özel stent-greftler yerleştirilen, minimal invaziv bir yöntemdir. EVAR karın bölgesi, TEVAR göğüs bölgesi anevrizmaları için kullanılır.
Nasıl anlatabilirim? Bu, su borusunu kesmeden, içine tünel gibi yeni bir boru yerleştirerek, suyun hasarlı bölümle temasını kesmeye benzer. Küçük deliklerden girilerek, katlanmış özel greftler anevrizmanın içine yerleştirilir ve orada açılarak yeni bir kanal oluşturur.
Avantajları: Daha küçük kesiler, daha az ağrı, daha kısa hastanede kalış süresi, daha düşük erken dönem komplikasyon ve ölüm riski, ileri yaş ve ek hastalığı olanlarda daha iyi tercih.
Dezavantajları: Uzun dönem takip gerektirir, bazı anatomik özellikler bu yönteme uygun olmayabilir, zaman içinde endoleak (greft kenarlarından kanın sızması) riski vardır, ikincil işlem gereksinimi olabilir.
- Hibrid Prosedürler:
Özellikle karmaşık anevrizmalarda, hem açık cerrahi hem de endovasküler tekniklerin bir arada kullanılmasıdır.
Nasıl anlatabilirim? Bu, çok karmaşık veya yaygın bir su boru hasarında, bazı bölümleri kesip değiştirirken, bazı bölümlere içten yeni borular yerleştirmeye benzer. Böylece her bölge için en uygun tamir yöntemi seçilmiş olur.
Tedavi Sonrası Takip
Hangi tedavi yöntemi uygulanırsa uygulansın, düzenli takip şarttır:
Açık Cerrahi Sonrası:
- İlk yıl 6 ayda bir, sonra yıllık görüntüleme kontrolleri önerilir.
- Özellikle doku bağ hastalığı olanlarda, diğer aort segmentlerinde de anevrizma gelişebileceğinden, tüm aortun takibi önemlidir.
Endovasküler İşlem Sonrası:
- İlk yıl 3 ve 6. ayda, sonra yıllık kontroller önerilir.
- Endoleak (sızıntı) veya greft migrasyonu (kayması) açısından dikkatli takip gerekir.
Nasıl anlatabilirim? Tedavi sonrası takip, yeni bir çatı yaptıktan sonra, düzenli olarak çatının sağlam durup durmadığını, sızıntı olup olmadığını kontrol etmeye benzer. Bu kontroller sayesinde, küçük problemler büyük sorunlara dönüşmeden tespit edilip çözülebilir.
Son Söz
Aort anevrizması, erken teşhis ve uygun tedavi ile yönetilebilir bir durumdur. Küçük anevrizmalar genellikle düzenli takip gerektirir. Büyük veya hızla büyüyen anevrizmalar ise cerrahi veya endovasküler (damar içi) yöntemlerle tedavi edilebilir.
Modern tıptaki ilerlemeler sayesinde, özellikle endovasküler tedavi seçenekleri, daha önce cerrahiye uygun olmayan ileri yaş veya ek hastalığı olan kişilerde bile başarılı sonuçlar sunmaktadır. Her hastanın durumu kendine özgüdür ve tedavi planı, hastanın yaşı, genel sağlık durumu, anevrizmanın özellikleri ve hastanın tercihleri göz önünde bulundurularak kişiselleştirilmelidir.
Risk faktörleriniz varsa veya belirttiğim şikayetleri yaşıyorsanız, vakit kaybetmeden doktorunuza başvurun. Bir ultrason veya tomografi gibi basit görüntüleme yöntemleriyle anevrizma varlığı kolayca tespit edilebilir.
Unutmayın, bu “sessiz katil” hakkında bilgi sahibi olmak ve gerekli önlemleri almak hayat kurtarabilir. Çünkü biliyoruz ki, aort anevrizması konusunda bilinçli olmak, bu tehlikeli durumun erken teşhisinde ve tedavisinde en önemli adımdır.
Sağlıklı günler dilerim.

İçeriklerden Haberdar Olun!
Yeni eklenen içeriklerin mail adresinize gelmesini ister misiniz?